5 Mart 2011

PANAMA

Efendim, geldik Orta Amerika'nın dibine. Geldik diyorum ama nasıl geldim bir de bana sorun. Hatırlayacağınız üzere, paldır küldür bu yolculuğa hazırlanırken Panama vizesini almamıştım, buralarda alırım diye. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Türkiye'deki Panama fahri konsolosluğuna mail ile başvuru yapıp vize talebinde bulunmuştum. Konsolosluk, vizenin geç çıktığını ve ben oraya gidinceye kadar yetişemeyebileceğini söylemişti. Nitekim, yetişmedi. Ancak son anda gelen güzel bir haber 2.Şubat.20011 den itibaren Panama'ya vizenin kalktığını müjdeledi. Ben de hoplaya zıplaya sınıra geldim. Sınırda önce Panama'yı terk etmek için bir biletim olup olmadığı soruldu. Yoktu tabi. Ama yöntem basit. Hemen 100 metre ilerdeki ne idüğü belirsiz bir gişeye gidip Costa Rika'ya bir otobüs bileti alıyorsunuz. Ederi 12 dolares. Apaçık kumpas işte. Costa Rika 500 metre mesafede, satsana 1 dolara biler. Yok, illa 12 dolar. Bu parayı gümrükle kırışmıyorlarsa ben de ne olayım. Ama her zamanki gibi yapacak bir şey yok. Kuzu kuzu ödüyorsunuz. Neyse, tekrar gittim polis ablaya. Bu seferde vizen nerde demesin mi! Ben de vize ile ilgili bilgi var ama burada yok. Durum değişeli sadece 2 hafta olmuş. Sonra Amerikan vizesi var mı diye sordu ve benim gözlerim parladı. He, var tabi. Her ne kadar henüz gitmemiş olsam da bir USA vizesi var. Abla, pasaportu damgaladığında Amerika'ya gitmiş kadar sevindim valla.

Bocas del Toro



Bastimiento adası

Sınırdan bir minibüs, 2 sürat teknesi değiştirip Bocas del Toro'nun Bastimiento adasına vasıl oldum. Bocas del Toro ya da kısaca Bocas, Panama'nın Karayip kıyısında adalar topluluğu. Herkese peşin peşin şiddetle tavsiye ederim. İnsan burada Karayipleri dibine kadar (ne demekse) hissediyor. Hele hele benim kaldığım Bastimiento'da yerel halkla beraber yaşıyorsunuz adeta. Bastimiento adaların en küçüğü ve ne cadde ne araç var burada. Kendime hostel bakarken, bir tabela gördüm ve daldım. Kanadalı bir çift oturuyor bahçede. Nasıl bilgi alabilirim diye bakınırken, sağ olsunlar bana hostel ile ilgili her türlü bilgiyi verdiler. Hatta odaları bile gezdirdiler.
Bastimiento adasında yaşayan çocuklar çok şanslı

Buranın sahipleri Martha ve Blu bir restoran işletiyorlarmış ve pek uğramazlarmış buraya. Gidip restorandan Martha veya Blu'yu bulmam gerekiyormuş. Restorana gittim, kimsecikler yok. Yolda karşılaştığım bir vatandaş 'ne arıyorsun kardeş' tarzında bir soru sorunca derdimi anlattım. Sen bekle iki dakika diye ayrılıp 20 dakika sonra Blu'yu bulup geldi. Burada hayat böyle dönüyor arkadaşlar. Herkes birbirini tanıyor, acele yok, stres yok. Ama bolca yağış var. Tam zamanında gelmişim adaya, bir yağmur boşandı ki sormayın. Bu arada kuru sezondayız. Tabi bunun sonucu olarak en küçük yaprak bile aha kafam kadar kocaman. Nasıl olsa yarın açar diyerekten ilk günü hostelde takılarak geçirdim. Ertesi günü bir uyandım ki yağmur hala kesintisiz devam ediyor. Eee, ne yapıcam şimdi. Öğleye doğru güneş kendini gösterince, hostelde kalan Çek bir kızla ya herro ya merro deyip plaja gitmeye karar verdik. Ormanın içinden geçen patikadan plaja gitmek 20 dakika normalde. Ama her yer öyle bir çamur ki bir saat sürdü. Lakin, plaja ulaşınca bu zahmete değdiğini anladık. Bizim gibi birkaç zirzop daha var plajda. Arjantinli bir aile, İsrailli iki genç ve sonradan gelen Arjantinli sanatçı bir hatun ve menajeri. Koca plajda sadece bir avuç insan olunca hemen kaynaşıverdik tabi. Arjantinli ailenin kızı jimnastikçiymiş.. Plajda birkaç seri yapınca bana da bol bol fotoğraf çıktı elbette.

Johanna, harbi jimnastikçi

Bu latin ırkı bir tuhaf doğrusu. Karı koca sandığım çift sevgiliymiş meğerse. Genç kızda hatunun kızı. Oğlan ise bir arkadaş. Anne kızda tanga var. Tamam buraya kadar bir şey yok. Abi, bunları farklı pozisyonlara sokup popolarının fotoğrafını çekiyor habire. Onlarda hallerinden memnun, her türlü pozu veriyorlar. Bana değişik geldi işte, hem anasını hem kızını..Plaj sefasından sonra, tam dönmeye karar verdik yağmur yine başladı. Ben de ve Çek kızda yağmurluk ve bot var. Biz bata çıka gidiyoruz. Ama diğerlerinin kıyafeti şort, tişört ve parmak arası terlikten oluşuyor. Elbette, terlikler elde ve sırılsıklam bir halde döndüler geriye. Ee, ne demişler, bilenle bilmeyen bir olur mu hiç : ))

Plajdan dönüyoruz!

Ertesi günü, adadaki diğer plajları keşfedicez ama evdeki hesap çarşıya uymadı tabi yağmur şakır şakır yağınca. Tam durdu diyorsun yağmur, biraz uzaklaşıyorsun hostelden, hayda yağmur bir başlıyor, dönünceye kadar sırılsıklamsın. Allahtan hava her daim sıcak. Karayiplerin genel karakteristiği bu. Hava sıcak, nemli ve sık sık yağışlı. Öyle olunca da hayat kaplumbağa hızıyla akıyor adada. Bir sonraki güne de yağmurla başlayınca adadan kaçmak farz olmuştu artık. Marketa (çek kız) da bana uydu ve David şehrine geldik beraberce. Şehri görmek istediğimizden değil elbette, sadece yolu yarılıyoruz. Gece yatıp, sabah erkenden Panama’nın Pasifik kıyısında bulunan Azuero yarımadasına doğru yola çıktık. Amaç Las Tablas’a gitmek.
Sebebi var elbet. Panama’da her yıl Mart ayında, Orta Amerika’nın en büyük karnavalı gerçekleşiyor. Bu karnavalın en otantik olduğu yer ise Las Tablas kasabası. Dört araç değiştirip öğle sıcağında varıyoruz kasabaya. Burada yağmur yok, hava açık amma velakin çok sıcak. Ne demişler akılsız başın cezasını ayaklar çeker. Karnaval zamanı yaptırmazsan rezervasyon önceden, beygir gibi dolanır durursun allahın sıcağında bir yer bulucam diye. Ama durum nafile. Biz de bari deniz kıyısına gidelim diye bir başka minibüse binip Pedasi’ye geldik.
Pedasi, kartpostallık köy
Burada küçük bir kamera arkası açıklaması yapmam lazım. Efendim benim pek eski sevgili arkadaşım Erman, ‘oralarda geziyorsun, aklında olsun, bizim Kim’in (avustralyalı bir arkadaşımız) arkadaşı Emel Panama’da yaşıyor’ dediydi. Ben de Emel’i feysten ekleyip bahsetmiştim geleceğimden Panamaya. Emel’i 10 küsur yıl önce görmüşüm bir kez. Emel evlenip buraya yerleşip iki çocuk yapmış. Çocuklardan ve işten güçten başını kaldırıp meyllerine bile zor bakıyor. Ben o taraflara geleceğimden bahsetmiştim gerçi ama görüşme umudum pek yoktu açıkçası. Her neyse, Pedasi’ye geldiğimizin ilk günü yakınlarda bir plaja doğru yürürken bir pikap araca otostop yapıyoruz, durmuyor abi. Dursana kardeşim bomboşsun işte! Bir de işaret yapıyor ilerde durucam diye. Biraz yürüdük ki, araç harbiden durmuş orada. Boşuna günahını almışız abinin. Orada biraz durup, ineklerin fotoğrafını çekerken, abi ‘plaja gidiyorsanız götüreyim’ diyor. İkiletmeden atlıyoruz arabanın arkasına. Ne oluyorsa o arada oluyor ve bir hatun yaklaşıp, türkçe ‘Sen Mutlu musun’ diyor. Az kalsın fotoğraf makinesini düşürüyordum elimden. Nasıl yani? Biz Emel’in kocasına otostop yapmışız, durmamış, biraz ilerde tekrar karşılaşmışız ve Emel’de oradaymış. Hem turist görünce hem de feysteki fotolarımdan acaba mı demiş, böylece karşılaşmışız. Vay be, hayat işte böyle acayip bir şey.

Pedasi'de bir plaj

Plajda gün batımı ve bira eşliğinde pek güzel sohbet oluyor. Kocası Acier, Basklı yağız bir abi. Ben pek sevdim kendisini. Acier, benim gibi dalış eğitmeniyken, Emel’de benim gibi seyahat ederken, Honduras’ta tanışmışlar ve sonra beraber olmuşlar. Emel de divemaster bu arada. Vietnam, Meksika derken hem çalışıp hem seyahat etmişler. Meksika’da çalıştıkları yer bir kasırgada yerle bir olunca burada iş ayarlayıp buraya gelmişler, 3 yıl önce. Geliş o geliş. Dalış işini bırakıp inşaat işine girmişler (iyi de yapmışlar bence. Zira dalış işinde para pul yok. Bakın benim halime. Ya, ne alakası var! Benim yaptığım gezinin maliyeti İstanbul’daki faturalarım kadar. Eh, evi kiraya verince o faturaları ödemeye gerek kalmıyor ben de burada seyahat ediyorum işte) İki de çocuk peydahlamışlar, mutlu mesut yaşıyorlar burada.

Emel ve ufaklık Borahan
Pedasi, huzurun ve sakinliğin hüküm sürdüğü küçük bir köy. Böyle olunca da yavaş yavaş dünyanın her yerinden insan geliyor. Bu da demek oluyor ki kaçınılmaz son olarak 10 yıla kalmaz burası da kimliğini değiştirecek. Pedasi yarımadanın ucunda dolayısıyla etrafta gidilecek bir sürü plaj var. Biz de ertesi günü pisiklet kiralayıp plaj gezmesi yapıyoruz. Oh mis gibi valla, uçsuz bucaksız plajlarda sadece üj bej kişi var. Sanki babamın plajı. Ama her zamanki gibi pasifik işte, yani her daim dalgalı deniz. Öyle böyle değil. Bir de dalgalar farklı yönlerden geliyor, değil yüzmek belinize kadar suda zor yürüyorsunuz. Bu güzel günün akşamına Emel, ‘karnıyarık yaptım, yemeğe gelir misiniz’ diyince zevkten dört köşe oluyorum tabi.
Yarın kalacak yerimiz yok. Karnaval dolayısıyla her yer dolu. 2 akşamlığına misafiriyiz Emel ve Acier’in. Hiç olmazsa karnavalı ucundan görelim diyoruz. Karnavalda esas olarak iki grup var birbirine rakip. İki grubunda kraliçesi var. Onları çekiştiriyorlar. Arazözlerden insanlara su sıkılıyor, sabahtan içilmeye başlanıyor. Nerdeyse 24 saat müzik var. Danslar, gösteriler, eğlenceler gırla. Yarından sonra Panama City’deyim. Karnavalın en büyüğüde orada oluyormuş. Rio karnavalına gidemedik bari Panama karnavalının keyfini çıkaralım değil mi ama.
Kalın sağlıcakla.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

slm,
bende yeni basladim guney ve south amerika turuna. bizim disisleri sitesine bakiyorum ama panama hala vize uyguluyormus, sen subat itibariyle kalktigini soyluyorsun. su anda brezilyada oyalaniyorum ama sanirim 8 ay filan sonra oraya varmis olacagim. simdi ben hanginizi referens alayim panama vizesi icin) disisleri web sitesi mi mutlunun sitesini?

Adsız dedi ki...

slm,
bende yeni basladim guney ve south amerika turuna. bizim disisleri sitesine bakiyorum ama panama hala vize uyguluyormus, sen subat itibariyle kalktigini soyluyorsun. su anda brezilyada oyalaniyorum ama sanirim 8 ay filan sonra oraya varmis olacagim. simdi ben hanginizi referens alayim panama vizesi icin) disisleri web sitesi mi mutlunun sitesini?
bu arada adim cengiz, yazmayi unutmusun onceki commentte.

Mutlu dedi ki...

Merhaba Cengiz, bana bu bilgi Panamanın İzmir fahri konsolosluğundan geldi. Googleda ararsan mail adresini bulabilirsin zira ben silmişim maili. Vize kalksa bile bazen uygulamaya geçmesi bir yılı bulabiliyorö ben de dışışlerine yazdım ama hiçbir cavap gelmedi malesef. Panamaya gireceğin tarihte geçerli USA veya Schengen vizen varsa onlarla girebilirsin. Benim USA vizesi vardı. Eğer bunlarda yoksa Türkiyedeki fahri konsolosluğa yazıp vize formu iste, doldurup yollarsın maıl ile. İyi gezmeler.