En çok merak edilen konulardan birisi olan para konusuna açıklık getirmekte fayda var. Zira bazı arkadaşlarım, bana piyango çıktığını düşünüyor. Ama çok yanılıyorlar. Aslında parasızlıktan buradayım demek daha doğru. Bunu 8 yıl önce Güneydoğu Asya’ya yaptığım 4 aylık seyahatte keşfetmiştim. Şimdi, şöyle oluyor; İstanbul’da yaşamanın bedeli (kira, faturalar, yeme-içme) yaklaşık 2000 TL. Burada benim aylık bütçem 1500 TL. Üstelik gezerek. Ancak bir şartla, ya evi kapatıp faturalardan kurtulacaksınız (Güneydoğu Asya’da yaptığım gibi) ya da evinizi kiraya vereceksiniz (şimdi yaptığım gibi) Yok canım, ev benim değil. Nerede! Kiralık evi kiraya veriyorum. Şu anda Amerikalı bir teyze benim kirayı ve faturaları ödüyor, üstelik birazda bana kalıyor. Hesap ortada. Ev benim olsa, zaten hiç dönmem bile :) Tabi birazda şans lazım. Şans şöyle yardım etti bana. Yaptığım 72 iş arasına yurt dışı tur liderliği de eklendi iki sene önce. Çalıştığım acentenin Kasım’da Meksika-Guatemala turu vardı ve iki rehber gidecekti bu tura. Ben de acenteyle konuşup, madem iki rehberiz, ben dönmesem ve de dönüş biletimi açığa alsanız ne şahane olur dedim. Sağ olsunlar onlarda kabul ettiler ve ben de bilet parası ödememiş oldum. Anladınız mı şimdi?
İki gündür, Ekvator’un güneyinde, Quayaquil denen sevimsiz bir şehirdeyim. Sıcak, yapış yapış, kalabalık, gürültülü bir şehir. Tek avantajı sınıra yakın olması. Keyfimden gelmedim elbet buraya. Öncelikle Türkiye’den gelecek pasaportumu bekliyorum. İnternetten baktım, pasaport buraya gelmiş, ben de kalkıp UPS’ ye gittim dün. Netice, hüsran. Gönderiye 10 dolar bedel yazdıkları için paket kapsamına girmiş ve gümrüğe takılmış. Bedelsiz olsa çoktan elimdeydi. Oradaki hatuna, tüm İspanyolca bilgimi sonuna kadar kullanarak yalvarıp yakardım, bir an önce alabilir miyim diye, bakalım bugün hostelde bekliyorum. Ayrıca benim foto makinesi de cortlamıştı biliyorsunuz. İnternetten ara tara bir servis buldum ama bindiğim taksi adresi bulamadı. Gerzek şoför. Neyse her zamanki gibi sorup soruşturup yeri buldum ve makineyi verdim tamire. Çok değil canım, 90 dolar sıkışmış arasına. Abi, onu çekip alınca, çalışmaya başladı. Gerçi hala gariplik var ama artık onu memlekette baktırıcam. Ya da yeni lens almak lazım. Var mı satılık Nikon lensi olan aranızda?
Banos güzel, Banos cici
Aa! Tüh! Banos’u atladık bu arada. Kafa kalmadı ki. Amazondaki lüks konaklamadan sonra Banos’a gelmiştim. Banos, dağların çevirdiği bir ovada küçük, sevimli bir kasaba. Banos aslında banyo-tuvalet demek. N harfinin üzerinde bir işaret var ve n harfi ny
diye okunuyor, yani Banyos şeklinde. Burada sıcak su havuzları çok olduğu için adını buradan almış. Gitmeye niyetlenmiştim ama kapıdan döndüm. Dandik, bildiğimiz yüzme havuzu gibi havuzlar ve içlerinde yüzlerce insan var.
diye okunuyor, yani Banyos şeklinde. Burada sıcak su havuzları çok olduğu için adını buradan almış. Gitmeye niyetlenmiştim ama kapıdan döndüm. Dandik, bildiğimiz yüzme havuzu gibi havuzlar ve içlerinde yüzlerce insan var.
Dağların ortasında güzel bir kasaba Banos
Banyos’ta başka ne yapılır? Civardaki şelalelere gidilir.Cotococha’dan gelirken, minibüsümüz buradaki en büyük şelale olan ‘Pailon del Diablo’ da yani Şeytanın Yuvasında mola verdi ve ben bu arada şelaleyi gördüm. Çok yüksek bir şelale değil ama su öyle büyük bir hızla dökülüyor ki, adamın kemiklerini kırar valla. Bir de kayaların altından sürünerek arkasına geçebiliyorsunuz. Sırılsıklam oldum ama güzeldi valla. Onun dışında, rafting yapılır, bisikletle gezilir filan filan.
Şeytanın Yuvası
2 gün burada kaldıktan sonra akşam otobüsü ile Guayaquil’e geçmeye karar verdim. Akşam otobüsünün avantajı hem konaklama parasından yırtıyorsun, hem de gündüzü yolda harcamıyorsun. Neyse, garaja gidip akşam bileti sordum. Akşam 10 da var ama o sabahın beşinde varıyor. Sabahın beşinde hostele gidilmez ki. Saat birde varmış bir otobüs, garajın karşısında bekle oradan geçer dediler. Gece on ikide hostelden çıkıp garaja yürüdüm. İn cin top oynuyor. Gecenin bu saatinde Ekvator’un bir kasabasında kesseler kimsenin ruhu duymaz valla. Arada garip tipler geçiyor, iyice tırstım valla. Saat biri on geçe benim otobüsü gördüm, elimi kaldırdım. Hass..tir, otobüs durmadı. Ulan, ne halt edicem şimdi. Bilet parasına mı yanarsın, bu kadar beklediğine mi, uykusuzluğa mı. Napsam diye beklerken, iki Ekvatorlu hatun geldi ve benim beklediğim otobüsü sordular. Onlarda aynı otobüsteymiş. Valla, geçti gitti dedim. Hadi bilet parasından vazgeçtik, herhangi bir otobüs gelirse binsek mi, ne yapsak diye vakit geçirirken saat 01:40 da bizim otobüs geldi. Geçip giden hangisiydi, bilmiyorum artık.
İşte böylece Quayaquil’e varmış oldum. Bugün hostelde oturmuş, UPS’den gelecek haberi beklerken bari blogumu yazayım dedim. Öğlen kaldığım hostele bir telefon ‘saat ikide gelin, paketinizi alın diye. Hemen çantayı toplayıp, garaja, oradan da UPS’e geldim. Saat iki oldu dört. Pasaportuma kavuştum nihayet, Peru vizesiyle. Biraz pahallı bir vize oldu ama uçağa verilecek dünya paradan ve Peru’yu görmemekten iyidir.
Ekvator’dan Peru’ya geçmek için 3 yer var. Bir tanesi en güneyde ve doğuda. Oradan geçmek için önce 9 saat Loja’ya sonra 6 saat daha sınıra yolculuk yapmak lazım. E, birde konaklamak lazım. İki gün yani. Peru Amazon’una gitmek için ideal geçiş noktası. Diğeri ortada, yine Loja üzerinden gidiliyor. En batıda ve Quayaquil’e 4 saat mesafede olan Huaquillas ise en yakın ama en sakat geçiş noktası. Aklınızda olsun, ülkeleri karadan geçecekseniz, öncesinde mutlaka internetten forumları okuyun. Google’a ‘ Ecuador Peru border crossing’ mealinde bir şeyler yazarsanız bir sürü bilgi bulabilirsiniz. Ben insanların yazdıklarını okuyunca bayaa tırstım valla. Tehdit edilenler, soyulanlar, kandırılanlar gani. Durum böyle olunca, Buradan Peru’ya direkt geçiş yapan uzun yol otobüsüne bilet aldım. Otobüs bir sınırda duruyor, işlemleri yapıp biniyorsunuz, sonra diğer sınırda aynı işlem. Buralarda gümrük her zaman sınır noktalarında olmayabiliyor. Mesela Huaquillas’ta şehrin 5 km. kuzeyinde ve sınırın 2 km. berisinde. Aynı şekilde Peru gümrüğü de 2 km. içeride. Ve sonrasında konaklayabileceğiniz en yakın yer 3 saat. Durum bu kadar karışık olunca, taksi şoförü kılığında korsanlar, sahte para değiştiren üç kağıtçılar, çanta veya cüzdanınızı bir anda hiç eden yankesiciler ortalıkta cirit atıyor. En iyi sınır geçişi bile stresli ve can sıkıcı bu kıtada. Ama n’apcan gari, bir şekilde geçicez işte.
Benden şimdilik bu kadar. Birazdan otobüs kalkıyor. Artık başıma neler gelecek, hep beraber görücez. Merak ettiniz dimi. Hehehe, edin edin Edin ki bir sonraki yazıyı da okuyun. Sanki ne halt oluyorsa, birileri okuyunca. Bari bir işe yarayın da blogu birilerine önerin, bakarsınız bir sponsor filan çıkar diğer seyahatler için. Hem yazı yazar (tabii biraz daha ağırbaşlı) hem de fotoğraf neyin çekerim karşılığında. Böylelikle dünyanın geriye kalan 175 ülkesini daha (saydım bugüne kadar 25 ülke olmuş gittiğim) gezerim.
Haydi bana iyi gezmeler. Kendinize çok iyi bakın. Bahar geldi diye açılıp saçılmayın hemen, yoksa şifayı kapıverirsiniz maazallah.