27 Aralık 2010

ANTİGUA ve ATİTLAN GÖLÜ

Sizlerinde bildiği gibi maceralı ve absürd yolculuktan sonra Antigua'dayım. Niye mi Antigua? Güzel soru..Aslında bu soruyu buraya geldikten sonra ben de kendime sordum, ben buraya niye geldim ki? Tamam, hakkını verelim, sevimli bir koloniyal şehir Antigua. Amma velakin pek Guatemala sayılmaz. Daha çok Guatemala içinde küçük bir Amerika denebilir. Caz bar, İtalyan lokantası, Amerikan sport bar, fine dining restoranlar ve yüzlerce gürültücü Amerikalı ile birinci günden sonra ilgimi yitirdim.

Antigua tablo gibi bir şehir

Sabahın köründe şehre geldiğim için açık bulduğum ilk yerde kahvaltımı yapıp daha sonra Black Cat hostele yerleştim. Hostelde mebzul miktarda Amerikalı ve eser miktarda Avrupalı var. Aslında Amerikalılarla sorunum yok, ama hepsi aynı ses tonuyla aynı anda konuşmaya başladıklarında tüylerim tiken tiken oluyor. Öğleden sonra klasik şehir turunu yaptıktan sonra
duş almak için otele döndüm az kalsın kuyruğu titretiyordum hostelde. Şu elektrikli duşları hatırlar mısınız, hani 90 larda bekar evlerinin gözdesi olan dandik elektrikli su ısıtıcılarını. İşte, onlar burada çok yaygın. Neyse tam saçımı şampuanlamışınm birden çatır çutur sesler geldi kulağıma.Amanın, bir baktım ki kablolar alev almış. Kendimi sabunlu ve çıplak dışarı atmam bir oldu tabi. Bu arada dizide duvara çarptım. Ortalığı bir duman kapladı, sormayın. Sonra alevler kendiliğinden söndü. Ben çıplak, ve şampunalı bir halde şoktayım. Neyse baktım halen sağlamım lavaboda saçımı durulayıp sigara içmeye kapının önüne çıktım. O sırada kapının önünden geçen Alaman kız Lisa evde yemek yapacaklarını söyledi. Bende biraları kapıp gittim ama yemek neyin yok ortada. Allahtan giderken fıstık almıştımda biraz açlığımı bastırdım. Ancak ortada dolaşan keyif verici madde kullanımından sonra bi açlık bastırdı ki, soluğu sokakta yemek satanların olduğu yerde aldım. Yediğim en güzel yemekti valla uzun süreden beri, ya da bana öyle geldi :) Valla ben sokaktan yemek yiyorum kardeşim. Burada milyonlarca insan yiyorsa ben neden yemeyeyim. Bir tek suyu çeşmeden içmiyorum. Karnımı doyurunca bu sefer canım kadın aman bira çekti ve bende kitaptan okuduğum Monoloca bara gideyim bari dedim. Kapıdan içeri adımımı atmamla beraber kendimi Amerikada hissetmem bir oldu. Manzara-ı umumiye şöyle; 2 büyük ekranda Amerikan futbolu ve futbol seyreden onlarca Amerikalı bir yandan bira içip bir yandan da her oyundan sonra aygır gibi bağırıyorlar. Barmaid ise Amerikadakilere taş çıkartır. Hafif yuvarlak yüzlü, çekik gözlü (muhtemelen çin asıllı) hafif aptal, yarı seksi bir Amerikalı hatun düşünün. Alt dudakta iki piercing, kıpkırmızı bir ruj, yüksek belli ama dar ve kısacık bir şort, kareli gömlek ve ayakta püsküllü çizmeler. Yav, nerdeyim ben!


Yanımda oturan, kumaş pantolonlu, kareli gömlekli ve saçlarını yandan ayırıp hafif geriye doğru tarayan Amerikalıya 'kardeş, ta Amerikadan buraya gezmeye gelmişssin, ne işin var senin burada' diye sormadan edemedim. Ne dese beğenirsiniz. 'Ya haklısın ama buranın naçosları çok güzel' La havle vela kuvve binnazim. Neyse ben de havaya girip, hatta kendime takım seçim tezahürat yaparak maçı izledim sonuna kadar, Guatemalada bir amerikan barında.. Hayatın bu sürprizlerine bayılıyorum. Ama bazen hayat kötü sürprizde yapıyor. C'est la fucking vie durumu. Detaylar az sonra..


Gün batımı - Fuego 'ateş' volkanı

Hani hep diyorum ya, biraz arka sokaklarına gitmek lazım şehrin, işte ikinci gün ben de öyle yaptım. Ödülümüde pazarda ve otobüs garajında bir sürü fotoğraf çekerek aldım. İnsan Guatemala'nın aslında ne kadar ucuz olduğunu buralarda anlıyor. Ne işim var benim İtalyan lokantasında, kızarmış tavuk, yanına patates ve makarna bir de içecek 3 TL. Oh! mis gibi valla.



Antigua garajı

Antigua market

3. gün demir almak zamanı geldiğinde, bari buraya kadar geldim, şehrin biraz dışında, vokanlara bakan ormanlık bir alanda Earth Lodge diye bir mekanda 2 gece geçirip öyle ayrılayım düşüncesiyle hostelin servis aracına (yok bedavaydı, paralı tabi) atlayıp mekana geldim. İşte aşağıdaki fotoğrafıda hostelin girişinde çektim. Ama biraz bozuldum da benden önce bir Türk'ün buraya gelmiş olmasına.


Toprağa hoşgeldin. Yok o manada değil adı earth lodge mekanın

Bu taraflarda o kadar az Türk var ki gezen, her tanıştığım yabancı 'Aa! ilk defa bir Türkle tanışıyoruz! diyor. Aynı durum Güneydoğu Asya'da gezerkende geçerliydi. Yok değil ama tahminim, şu dönemde Orta ve Güney Amerikada seyahat eden (tatil değil, en az 2 ay seyahate çıkanları kastediyorum elbette) Türk sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Elin gavuru 20 yaşına geldimi, bir nevi mecburi askerlik misali backpackinge çıkıyor. Bizde de çocuklar otuzuna kadar ailelerinden ayrılmıyorlar. Neyse efendim, biz işimize bakalım. Ne diyordum, hah, Earth Lodge. Buranın da sahipleride Amerikalı çıkmasın mı! Ama güzel yapmış abiler. Manzara kopuyor, ortam şahane, yemeklerde on numara. Hele akşamları çıkan vejeteryan menü haftalardır et ve tavukla beslenen beni mest etti. Sorun şu ki, dağın başında olduğunuz için herşeyi hostelden tüketiyorsunuz ve bu da acıtıyor biraz. Napalım, arada böyle lükslerimizde olucak artık, olmasın mı yani ?

Arada keyif yapalım dimi..

2 günlük sefahatten sonra Atitlan Gölündeki koylardan San Pedro'ya gitmek üzere hostelden ayrıldım. Hostelde tanıştığım İrlandalı Mayki ve kız arkadaşı Fransız Elsa, Santa Cruz (aynı gölde başka bir koy) daha keyifli, biz oraya gidiyoruz diyince ben de 'madem orası daha güzel diyorsunuz ben de oraya geliyorum' diyince hayatın kötü sürprizide aynı anda yola çıkmış bana doğru geliyormuş meğerse.

Garaja gidip, ilk durağımız olan Chimaltenango otobüsüne bindik. Otobüs dediğim yine chicken bus. Tabi burada hepsi rengarenk ve hepsinin egzos dumanı istisnasız kapkara. Neyse toplamda 4 backpacker iki iki oturarak yola koyulduk. Yolda bir yandan etrafı seyrederken bir yandan, blogumda yazmak için, Guatemala ile ilgili envai düşünce geçiyor aklımdan. Şimdi siz bir düşünce bulutu hayal edin ben de anlatayım; Guatemala esasen güvenli bir ülke. İnsanlar genellikle samimi ve dostane yaklaşıyorlar yabancılara. Belli ki hırslı insanlar değiller. Pek acele etmiyorlar yaşamlarını sürdürürken. Ha, bir de 'chicken bus' lar var, bunlarla seyahat etmeden Guatemala'ya gelmiş sayılmazsınız. Peki niye chicken bus deniyor, açıklayayım efendim. Eskiden insanlar pazardan aldıkları tavuklarıyla seyahat edermiş bu otobüslerde. Bugün pek tavuk taşınmıyor ama...

Düşünce bulutu dağılır ve gerçek zamana dönülür.

Bugün tavukla seyahat etmek pek yaygın değil ama benim gibi tavuklar olduğu sürece bu isim değişmeyecek bence. Otobüs kalabalık mı kalabalık. 2'li koltuklarda üçer kişi oturuyor. Birde ayakta dünya insan var. Ayrıca, çantalar, paketler ve de 4 tane tavuk (biz oluyoruz onlar . Bir yere geldik ve 'tamam, burada iniyorsunuz dediler. Hayda, apar topar toparlan, insanların üstünden, arasından geçerek arka kapıdan in. O da ne! Mayki delirmiş bir vaziyette pasaporum gitti diyor. Hepimiz çantalara hamle yapıyoruz. Amerikalı kadının kucağında duran küçük sırt çantası bıçakla kesilmiş ve fotoğraf makinası uçmuş. Hasss... tir, benimde cüzdan yok. Nasıl olur lan, önümde asılı çantadaydı her zamanki gibi. Aslında bugün cüzdanı küçük sırt çantama koymuştum ama otobüs parasını ödedikten sonra koymayacağım tutmuş işte. Tahminen fermuarını da kapatmadım, milletin arasında geçerken, usta bir el
cüzdanı çekip alıverdi.
Hasar raporu veriyorum : bir adet kaliteli deri cüzdan, kimliğim (b.k mu var kimliğini cüzdanında taşıyorsun, Türkiyeden kalma alışkanlık işte), 40 USD karşılığı Guatemala parası ve 2 kredi kartı. Kartlar niye orada ya da niye ikisi cüzdanda belli değil. Neticede kartı haftada bir para çekmede kullanıyorsun, koysana tşört altı cüzdanına. Neyse, olayın şokunu atlattıktan sonra tutanak tutturmak için polis karakoluna gittik. İşte insanın basireti böyle bağlanıyor arkadaşlar, hemen bankayı arayıp kartları anında iptal ettirsene. Ben bu işi aradan 3 saat geçince yaptığım için hırsız arkadaşlar iki karttan toplam 1800 USD karşılığı parayı hemen iç etmişler. Şimdi anladınız mı niye chicken bus dendiğini:) Bu günlerde bankalarla boğuşuyorum bu parayı kurtarmak için. Arkadaşlar, bu konuda yardımı olabilecek her arkadaşa benden büyük kıyak dönünce ya da buradan hediye. 1800 dolar burada 60 gün demek. Parayı kurtaramazsam s.çtım. valla. Gerçi yolculuğun ikinci ayağında, otostop yapıp bir mandalin kamyonunda seyahat ederek iki doları şimdiden kurtardım ama nereye kadar otostop yani. Birkaç in-binden ve 20 dakikalık ıslak tekne yolculuğundan sonra Santa Cruz'a ulaştık. Günlerden 23 Aralık yani yarın noel ve eğlence gırla olacak. Ama gelin görün ki bende keyif filan kalmadı. Aptallığına mı yanarsın, giden paraya mı. Yemekten sonra yatakhaneye gelip bilgisayarla haşır neşir olup sonrada yattım. Birde yarın kasabaya in, faks çek, telefon aç bi sürü ıvır zıvır iş var.


San Pedro

Ertesi sabah Panahachel'de ıvır zıvır işleri hallettikten sonra ani bir kararla, bu koydan ayrılıp San Pedro'ya geçtim. İyiki de gelmişim birden içim açıldı. San Pedro kesinlikle 'chill out' mekanı. Göl manzaralı, ucuz, güzel müzik yapan mekanlar, hoş restoranlar derken insanın kalası geliyor. Adanın sürprizi, Oaxaca'da aynı evde kaldığımız Kanadalı kızlar ve Vanessa'yla karsılaşmak oldu. Akşama kaldıkları hostelde kristmıs yemeği yapacaklarmış, gelirmiymişim? Gelirmişim dedim. Backpackerın kristmıs yemeği ne olur. Başlangıç olarak ucundan kemirilen ekmek ve peynir, ana yemek sebze çorbası datlı olarakta tereyağında kızartılmış şekerli elma. ha bide sıcak şarap. Oh, keyifler gıcır. Bu arada bu benim ilk kristmıs kutlamam oluyor, iyi bişeymiş bu kristmıs valla. Gece yarısına doğru çıkıp neler oluyor çarşıda bir bakalım dedik. Ohoooo neler olmuyor ki; kilise bahçesinde dans edenler, sarhoş turistler, hemen her köşede patlayan havai fişekler (dandik olanından), sıçanlar, füzeler, gürültü bombaları, çatapatlar, dükkanlardan gelen müzikler ve gerçek havai fişekler derken kaotik bir eğlence hüküm sürüyor ortada. Neticede herkes gayet mutlu görünüyor. Ben mi? Ben de mutluyum valla. Mutluluk içimde heh heh.. Neyse sonrasında freedoom bara gidip Guatemalı gençlerle, tekno müzikle dans edip geceyi sonlandırdım. Ortam İstanbuldaki clublardan farklı değildi ama garip bişey var farklı olan burada. Nedir bu nedir bu derken farkettim ki dans eden insanların boyları ortalama 30 cm. kısa ben ve onlara tepeden bakıyorum. Kendimi hafiften Güliver hissetmedim desem yalan olur valla :)

Eeee! bu kadar aktiviteden sonra biraz dinlenmek lazım dimi efenim :) Ben de aynen öyle yaptım. Akşama bir Alman oğlan, ben ve 3 kız sıcak su havuzunda yer ayırttık. Alttan ısıtılan küçük havuzlar var bahçede. Her taraf ağaç ve yeşil. Hava kararmış, dışarısı soğuk, elbiseleri fora edip (mayolu herıld, terbiyesizler sizi) havuza giriyoruz. Offf, sıcacık. Dışımızı havuzda, içimizi de şarapla bir güzel ısıtıp 3 saatin nasıl geçtiğini farketmeden kalmışız orda. Kanıt mı, al sana kanıt.

Aynı anda yıkanıp su tasarrufu yaparken

Ertesi gün, hemen yan koy olan San Juan'a gittim yürüyerek. Tek turist benim burada. Harika valla. Yolda karşılaştığım herkesle merhabalaşıyoruz, herkes gülümsüyor, yolda durup sohbet ediyor. Allah allah böyle yerler var hala yeryüzünde demek ki. Tevekkeli boşuna yazmamışlar kasabanın girişindeki tabelaya ' Barış dostu San Juan'a hoş geldiniz' diye. İnsanın hemen ilk gördüğü uygun evi kiralayıp yaşayası geliyor içinden. Ama dur bakalım daha yeni başladın gezmeye, kimbilir daha nereler çıkacak karşına. Çıktı da! Merak ettiyseniz, okumaya devam. Gelecek sayı pazartesi bayilerde..

Barış dostu belediye. Bundan güzel bir misyon olabilir mi?


San Juan huzur ve barış kasabası

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Mutlu çok geçmiş olsun yaaaaa. böyle keyifli keyifli maceralarını okuyordum ki, soyulmuşsun! hiç keyifli değil tabii. bu arada benim başıma da gelmişti bir seyahatte. kredi kartı çalındı ihbarından itibaren önceki 24 saat garanti kapsamındaymış. çalınan para iade edildi. bu konuda diretmelisin ama. üstüne yatmaya bayılıyorlar:)

Unknown dedi ki...

bu arada oğlumla birlikte okuyoruz notlarını. az önce atlası kaptığı gibi odasına kapandı. kendisine bir rota çikaracak gibi:)

Mutlu dedi ki...

Sagol, bankalarla savasiyorum bir yandan.Neyse buda baska bir ders iste. Bu arada buradaki bazi kisimlar oglunun terbiyesi icin musait olmayabilir karismam bak.