Tulum'a dönüşte başka bir yerde kalmaya karar verdim bu sefer. Ne demişler, tebdil-i mekanda ferahlık vardır. Bu sefer kaldığım hostel, Weary Traveller yani yorgun seyyah. Güzel isim değil mi? Ben sevdim en azından. Dormlar küçük biraz, 5 kişi kalıyorsunuz küçük bir odada. Elbette kızlı-erkekli. Bu kadın-erkek durumu ne zaman değişecek bizim ülkede arkadaşlar. Bırakın bir odada kalmayı, otobüs yolculuğunda -bir hata sonucu- bağyan yanına düşmüşseniz, kadınların o sıkıntılı bakışı sizi erkek olarak doğduğunuza pişman ediyor.
Tulum'a niye tekrar geldin diye soracak olursanız, size ne! Şaka, şaka Cozumel'de adam gibi dalamadım bari burada dünyada örneği olmayan 'cenote'lerde dalayım dedim. Cenote nedir bilmiyorsunuz dimi, sizi gidi cahiller. Ne demişler, çok okuyan değil, çok gezen bilir :) Kesin dayak yiycem dönüşte birilerinden bu ukalalığımdan dolayı. Aman, napayım, 40 yılda bir (daha doğrusu 45 yılda iki) seyahate çıkmışım, olsun artık bu kadar.
Cenote, kalkerli toprağın çökmesi sonucu oluşan kuyulara verilen isim. Ama öyle aklınıza hemen minicik kuyular gelmesin. Bunların bir kısmı, çökeltiler sonucu oluşan oyuklar, sarkıtlar ve dikitler sonucu su altı mağaraları oluşturmuşlar ve kilometrelerce olanı var. İlk daldığım yer, Angelista derinliği 50 metre olan dev bir kuyu. İçinde bulunan ağaçlar ve yaprakların çürümesi sonucu olarak, 30 metre civarında bir sülfür hidrojen tabakası var ve görüş sıfır. 30 metreye kadar koyu bir mavinin içinde dalıyorsunuz ve sonrası karanlık bir bulut. 5-6 metre sonra su yine normale dönüyor ama bu seferde ağaç gövdeleri, dalları puslu bir görüntünün ardında sizi oldukça gizemli bir ortama doğru çekiyor. O kadar gerçeküstü geldi ki, kendimi Hollywood stüdyolarında hazırlanmış bir ortamda hissettim. Su soğuk değil. İşin komik tarafı, malzemeyi kuşandıktan sonra, 500 metre ormanın içinde yürüyorsunuz cenoteye ulaşmak için. Yani düşünsenize, ormanda ağaçların arasında yürüyen tam teçhizatlı dalgıçlar. Aslında cenotede bir tatlı su timsahıda varmış ama sanırım bizim dalış esnasında ormanda yürüyüşe çıkmış. Rehber bişey yapmaz dedi, hemde dalgıçların kabarcıklarını seviyormuş. Valla ben onun yalancısıyım.
Diğer dalış noktası, Grand Cenote. Burası sığ, daha çok sualtı mağarası kategorisinde. Sadece tecrübeliler dalabiliyor bir mağara dalıcısı eğitmen eşliğinde ve sadece kolay kısmına (ışığın kısmen ulaştığı yerlere) daldırıyorlar. İçerisi iple ve levhalarla işaretlenmiş. Bu mağaralar ilk keşfedildiğinde cahilce ve önlem almadan dalan bir sürü kişi ölmüş ama dediğim gibi şu anda gayet emniyetli. Daha ilerilere gidebilmek için mağara dalıcısı olma zorunluluğu var. Su o kadar berrak ki varlığını hissetmiyorsunuz. Sarkıtlar, dikitler ve şeyler (ikisinin birleştiği durumda ne deniyordu) odacıklar, galeriler derken yine olağanüstü bir yere daldığınızı hissediyorsunuz. Tulum'da daha çok cenote var dalacak ama dalıştan para kazanan birinin dalışa para ödemesi ne demektir bilir misiniz siz. Hem de parasız birinin. Bu blogu okuyan herkes 5 dolar verse ben daha ne dalışlar yaparım ama nerdeee! Beliz'e bile gidip dalamadım. Allahım nedir bu benim kara talihim. Şimdi ağlamam gerekiyor, 5 dakika ara..
Oh iyi geldi valla ağlamak, açıldım şimdi. Dalışa gidemesem de ertesi günü dolmuşla 4 TL ye gidilen Akumal plajına gidip deniz kaplumbağaları, vatozlar, barakudalar ve envai çeşit balık ve mercanın bulunduğu bir plajda şnorkel yaparak süper bir gün geçirdim. Şu hakkında çok yorum yapılan -bkz. aşağıda- fotoyuda orada çektirdim. Aslında böyle foto çok bende ama ne biliyim ben böyle ilgi çekeceğini :)
sıradan bir gün işte canım
Akşamları hostelden bir yere gitmeye gerek kalmadı zaten doğru dürüst gece hayatıda yok Tulumda. Hostelde kendin pişir kendin ye, ucuz bira, iyi müzik ve bol muhabbet durumu gayet iyi oluyor. Bir de her akşam çocuk arabasındaki iki çocuklarıyla uğrayıp harika drum (türkçesi neydi ya) çalan karı kocanın müzikleriyle mest olunca en iyi yerin burası olduğuna karar veriyorsunuz. Son gece hostelin sahibi John beraber sohbet ettiğimiz Avustralyalı hatunlardan birini tavlama uğruna hepimize arka arkaya tekila şat ve bira ısmarlayınca ben zurna olup bayıldım, abi hatunu götürdü. Adaletin bu mu dünya!, Ahyaaaaaaaaak!
Beliz, buradan sadece 4 saat ama son anda gitmekten vazgeçtim. Beliz'in en büyük atraksiyonu adaları ve dünyadaki ikinci büyük resife sahip olması. Birincisi Avustralya'daki Great Barrier Reef ve uzunluğu birkaç bin kilometre. Buradaki resif ise birkaç yüz kilometre ama yine de ikinci işte. Adalar daha çok paralı tatilcilere göre. Backpackerlar için çok tercih edilen bir yer değil Beliz. Fiyatlar Avrupa ayarında. Bir de meşhur Blue Hole'da iki dalışın 190 USD olduğunu öğrenince ben transit geçip, Guatemalaya gitmeye karar verdim. Kara kısmı konusunda kimseden iyi bir şey duymadım şahsen. Hem soyulma ihtimaliniz yüksek hem de görülecek bir yer yok. Neyse, aynı pansiyonda kalan Hannah ve Lusi'de benim gibi Antigua'ya gidecekleri için beraber gitmeye karar verdik. Daha doğrusu, onlar Guatemala'da 4 ay gönüllü olarak çalıştıkları için onları rehber gibi izleyip peşlerine takıldım. Takılmaz olsaydım. Neden mi? Cevap, gelecek sayıda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder