2 Şubat 2011

MUZ CUMHURİYETİ - HONDURAS

Önceki bölümün özeti
Mutlu, pek sevdiği El Salvador’dan buğulu gözlerle ayrılarak Honduras’a geçmektedir. Ancak niye acele etmektedir? Yoksa arkasından kovalayan mı vardır? Ya da Honduras’ta onu bekleyen bir şeyler mi vardır? Neler olmaktadır?

Şimdi gelelim dördüncü nedene. Efendim, zamanın birinde, 4 ülke –Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua- kendi aralarında C-4 diye bilinen bir vize birliği oluşturmuşlar. Honduras artık bu listenin dışında. Diyeselermiş, kim ki bu 4 ( artık 3) ülkenin birinden giriş yapar, bu üç ülkede toplam 90 gün kalabilir. Bu durumdan bihaber olan ve Guatemala’ya 6 Kasım’da giriş yapan şahsımın vizesi 3 Şubat’ta dolmaktaymış. Yani Nikaragua’yı 3 Şubat’ta terk etmem gerekiyor. Bunun için de bir an önce oraya gitmekte fayda var. Elbette benim Nikaragua’yı bir haftada terk etmeye niyetim yok. Bu durumda ya Managua’dan bir aylık uzatma alıcam ya da s.ktir et uzatmayı diyip çıkışta her geçen fazla gün için ceza ödiycem. Bakıcaz artık bir hal çaresine.

Bu arada kıssadan hisse çıkartmak gerekirse şöyle bir durumu aktarayım. Aslında, ben Guatemala’dan Meksika’ya geçmiştim hatırlayacağınız üzere. Bu C-4 ülkelerinin dışında bir yerde 72 saat geçirirseniz yeniden 90 gün çalışıyor. Amma velakin, Beliz’den Guatemala’ya geçerken (bkz. Garip Bir Yolculuk Hikayesi) gümrükteki nemrut kadın giriş damgası vurmamış. Ya Beliz’den geldiğimi zannedip ki sadece 12 saat kalmıştım damgalamadı ya da girişte rüşvet niyetine istediği 2 USD yi vermediğim için gıcıklık yaptı. Yorgunluk ve yolculuğun karmaşası içinde ben de damgayı kontrol etmedim. Demek ki neymiş, her giriş-çıkışta damgalar kontrol edile ve birkaç dolar için gümrük memurlarıyla takışılmaya. Anasını satıyım ders al al bitmiyor. Ne zaman öğrenicez bu hayatı..

Neyse, girdik Honduras’a 3 USD karşılığında. Yok, bu sefer bir makbuz verdiler. Bir sınırdan diğer sınır en fazla ne kadardır sizce? Ne kadar olabilir, birkaç kilometre. İyi de birkaç kilometre içinde insanlar bu kadar farklı olabilir mi? Önce bir dolarlık yemeğe 3 dolar ödeyip, arkasından otobüs bileti için pazarlık yapmaya başlayınca anladım ki değişirmiş. Dolayısıyla pek güzel hissiyatla başlamadım Honduras seyahatine. Bir de garip bir tekinsizlik var. Öyle olmayabilir belki ama bunu hissediyorsunuz. Neyse, otobüsle önce La Entrada’ya oradan da Gracias’a gidicez. Burada bir gün kalıp termal havuzda keyif yaptıktan sonra istikamet Copan. Ama otobüs yolda defalarca bozulup, o yokuşları kağnı gibi çıkınca biz Santa Rosa’da havlu atıp Gracias’ı pas geçmeye karar verdik. Bir de şansımıza hava kapalı ve yağışlı. Santa Rosa’da bulabildiğimiz ilk otele kapağı attık. Otel b.ktan ve pahallı. Aa! dışarı çıktık yemek yemeye herşey pahallı. Tabi pahallılık durumu o ülkenin şartlarına göre. Yoksa en pahallı ülke Türkiye, başka büyük yok! Ya, arkadaşlar, hasbel kader imkan oldukça geziyorum. Arada Avrupa’da var. Türkiye gerçekten ve anlamsız bir şekilde pahallı. Hele İstanbul, pahallı filan değil resmen kazık. Dünyanın her yerinden gelen her turist aynı şeyi söylüyor. Birileri bizi çok kötü yoluyor kendi memleketimizde. 

Yemekten sonra bari bira içip rahatlayalım diye bir bara girdik. Biz biraları yudumlarken, hemen yanımızda oturan 2 genç Honduraslı hatun bir iki bir şeyler geveleyip sohbete başladı. Ben sarma sigara içiyorum ya, içinde bir şeyler var mıymış. Yok tabi, ne işim olur benim o kötü şeylerle. Paola ve Tommy biralarını bitirip otele döndüler ben de kemküm sohbet etmeye çalışıyorum. İspanyolca ben de yarım, Hatunlarda bir gariplik var ama çözemedim. Bir tanesi hesabı istedi ama fişi elinde sallayıp duruyor. Bir süre sonra bu anlamsız muhabbet beni bayınca ben biraları ödeyip otele döndüm. Ertesi sabah bizimkilerde müstehzi bir gülüş. - Eee, kaçta döndün otele? - Sizden bir saat sonra, niye ki? - Anlamadın mı, kızlar motor. - Yok ya, bana öğrenciyiz demişlerdi ..Ya ben niye anlayamıyorum hiç? Naiflik de değil bu saftoriklik galiba benimkisi. 

Copan
Ertesi sabah erkenden ayrılıp Copan’a doğru yola çıktık. Niye mi Copan? Kopmaya geldik, hehehe. Iyyy, iğrenç espri oldu. (Tayland’da bir ada var adı Kho Phangan - kopangan diye okunuyor- harbiden de kopuluyor adada) Copan, Meksika ve Guatemala’da örneklerini görmüş olduğumuz gibi önemli bir Maya şehri. Mayaların klasik döneminde (M.S. 250 – 900) önemli bir şehirmiş, Copan. Tikal gibi muhteşem bir mimari barındırmasa da, binaları süsleyen rölyefler, heykeller ve hiyeroglif metinler Copan’ı önemli bir şehir yapmaya yetmiş. Bana sorarsanız, diğer şehirler kadar gösterişli değil ama müzeyi ziyaret ederseniz asıl şaheserleri görebilirsiniz. Bu arada, girişler hiçte ucuz değil. Honduras devleti (ve de halkı) turizmi geliştirmek istiyorsa turistik fırsatçılığı azaltmalı bence.

Yazıtlar piramidi

Copan, sevimli , minik bir şehir. Güzel restoranları, barları var. Öyle güzel güzel takılmak için iyi bir yer yani. Benim için ayrıca önemli bir yer burası. Okuyanlar bilir, hayatta bir hayalimin gerçekleştiği yer Copan. Valla Copan öyle iyi geldi ki, galiba Honduras'la ilgili ilk intibam biraz değişti. Üç gece burada kalıp, sabahın köründe Bay Islands‘ a gitmek üzere yola koyulduk. Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, sonra bir de bakmışız ki varmışız San Pedro Sula’ya. Taksiciyle pazarlık, hop rıhtıma. Nananana! Hayatın bir başka acı sürprizi, bacak bacak üzerine atmış, rıhtımda bizi bekliyor. Bizi görünce, hafifçe doğruluyor ve sökülün 23 dolarları diyor. Nasıl ya!, Bir saatlik feribot yolculuğunun 23 dolar olduğu nerede görülmüş. Cozumel'de bile yarı fiyattı. Üstelik tek yön.. Şeytan diyor ki gitme. Gitmede, dünyanın yolunu gelmişsin, rıhtımdan feribotun gidişini izleyip geri dönecek halin yok ya. Seve seve ödedik tabi.

Utila'nın doğru dürüst tek plajı

Bay Islands ya da orijinal adıyla Islas de la Bahia, üç adadan oluşuyor. Roatan, Utila ve Guanaja. Guanaja‘yı geçelim, orası kalın abiler ve ablalar için. Roatan ise Utila’ya göre pahallı. Bu durumda mecburi istikamet Utila. Utila ve Roatan dünyada dalış kurslarının en ucuz yapıldığı yerler (Türkiyedeki üçkağıtçı dalış okullarını saymazsak). Kurs fiyatı (ilk seviye) herşey dahil 250 USD ki genelde bu kurs her yerde 400 USD civarında. Üstelik bu fiyata kurs sonrası 2 dalış ve ücretsiz veya indirimli konaklama da dahil. Bundan iyisi Şam'da kayısı valla. Tecrübeliler için 2 dalış 55 USD (ekipman dahil) paket alırsanız daha ucuz tabi. Ama dalış noktaları öyle aman aman değil. Roatan’daki dalışların daha iyi olduğu söyleniyor. Neyse seçim sizin.

Utila

Utila backpackerların geldiği bir ada. Muhteşem plajlar yok burada. Güzel müzik yapan barlar var. Benim için Utila’daki en büyük sorun, popülasyonun çok genç olması. Nereye giderseniz gidin, hep en yaşlı ben oluyorum. Yoksa biraz geç mi kaldım seyahat etmek için. Olsun benim ruhum genç, Utila’da bir kaç gün dalış, biraz yürüyüş, biraz da tembellik derken 6 günü geçirdim.

Aslında bir an önce Nikaragua’ya geçmem lazım ama bu arada kredi kartlarımın Tegucigalpa’ya gelmesini beklemek zorundayım. Hani benim kartlar Guatemala’da yürütülmüştü ya, dert sadece çalınmaları değil. Bir de İstanbul’da bir adres belirleyip birisinin teslim alması ve bana ulaştırması lazım. Sağ olsunlar, sevgili arkadaşım Bahadır teslim aldı ve diğer sevgili arkadaşım Hakan bana İngiltere’den postaladı. Bir de burada güvenli bir adres lazım tabi. Bende Türkiye’deki Honduras fahri konsolosuna e-mail yollayıp, Honduras’taki Türkiye fahri konsolosunun irtibat bilgilerini rica ettim. Sonra kendisi ile temas kurup durumumu anlattım ve bana iş yeri adresini verdi. Kartlar Honduras’a ulaşınca gidip kendisinden teslim alıcam. Offf! Offf!Çok sıkıntılı işler bunlar. Siz siz olun, cüzdanınızı çaldırın (mecazen canım) ama kredi kartlarınızı asla.

Akşam oldu hüzünlendim ben yine

Utila’dan sonraki durak, Lago de Yojoa yani Yojoa Gölü. Hem biraz değişik yer görelim hem de yolu yarılayalım diye burayı düşündük. Kaldığımız yer D&D Brewery. Robert Dale and his dog’un kısaltması. Robert abi, yıllarca çalışmış, çabalamış kendi birasını (Ataç, bu bölüm sana) yapmayı becermiş. Sonuçta birbirinden güzel 'ale' biralar çıkmış ortaya. Mekan göle yakın ama göl manzaralı değil ve restoranı ucuz sayılmaz ama Robert abinin biraları ve akşamları gitarıyla takıldığı jam sessionlar ile çok iyi geldi valla. Bu arada, La Ceibadan itibaren yol manzaraları kopuyor. Doğa bu ülkeye çok cömert davranmış. Dağlar, ormanlar, kuşlar (400 kuş türü yaşıyor bu ülkede), adalar, nehirler derken muhteşem bir manzara hakim tüm ülkeye. Hele gitmeyi çok isteyip rotama uymadığı daha doğrusu zamanım kalmadığı için gidemediğim Mosquita içimde yer etti valla. Neyse gelecek sefere diyelim artık.

Yojoa Gölünden bir kesit :)
Olsun, burası da çok güzel. İlk gün göle doğru yürüyüş yaptık, ama sular yükseldiği için tamamını görecek bir yer bulamadık. Ertesi gün, odada beraber kaldığımız Tim’de bize katıldı ve kayık kiralayıp gölde gezmeye karar verdik. Önce Tim ve Tommy beraber kullanmaya çalıştılar kayığı. Sadece bulunduğumuz yerde dönmeye başlayınca Tim geçti küreklere, zar zorda olsa biraz ilerleyebildik. Sonrasında Tommy kullanmaya çalıştı ama nafile. Ben de habire bunlara taktik veriyorum bu arada. Sonunda, ‘al sen kullan’ dediler. Benim keyfim yerinde ve biraz eğlenmek istiyorum. Buralarda timsah varmış, kıyıya doğru gidip bakalım deyip, sonra da oradan çıkamayıp (masuscuktan) kalınca apar topar Tim aldı kürekleri. Bu arada bayağı ilerlemişiz, nasıl dönsek filan derken bunlar ben kürekleri tekrar alıp Türk’ün gücünü kanıtladım bu sefer onlara : ))
Tim de fena değil kürek çekmekte

Burada bir parantez açıp başlıktaki Muz Cumhuriyetini açıklayayım siz değerli okurlarıma. Malum bu deyim siyasetçilerimiz tarafından oldukça sevilen bir deyimdir. Hep derler ya 'burası Muz Cumhuriyeti' değil diye. Efendim, 19.yüzyıl sonlarına doğru Amerikalı tüccarlar Honduras'ın muz ticaretini ele geçirirler. Üç büyük firma vardır muz ticaretinde söz sahibi olan; Standart Fruit, United Fruit ve Cuyamel Fruit. 1900'lerin başında Honduras'ın ihracatının yüzde 66'sını muz oluşturmaktadır. Netice olarak, Standart Fruit Liberal Parti ile United Fruit ise Milli parti ile iş birliği yaparak Honduras'ın siyasetini belirlerler. Kıssadan hisse, ülkeyi Amerikalı muz firmaları yönetmektedir.
Onun için bizim siyasetçiler bu deyimi pek severler. Zira bizim ülke Muz Cumhuriyeti değildir çünkü bizde fazla miktarda muz yetişmez : ))

İki günden sonra, onlar Nikaragua’ya gitmek, ben de kartlarımın gelmesini beklemek için Tegucigalpa’ya geldik. Garajda vedalaşıp ayrıldıktan sonra bir taksiye atlayıp otele geldim. Günlerden Cuma. Adamımı aradım, gelen giden bir şey yok. Pazartesiyi beklemekten başka çare kalmadı. Anasını satayım, bir an önce ayrılmam lazım yoksa Nikaragua’ya giremiycem.
Bugün şehirde dolaşırken merkez postanenin önünden geçiyordum ki birden bir ampul çaktı kafamda. İçeri girip durumumu anlattım, binanın hemen arkasında dağıtım merkezi varmış. Hemen daldım içeri, görevli abi sağ olsun çok yardımsever çıktı ama benim posta çıkmadı. Pazartesi yeni posta gelecekmiş. Yapacak bir şey yok, bekliycez artık. 

Tegucigalpa (Tegus) diğer Orta Amerika başkentleri gibi, kaotik, gürültülü ve sıkıcı. Mecbur değilseniz es geçin derim. Ben de şehrin önemli yerlerini gezdikten sonra oturdum bir yandan çektiğim fotoları seçiyorum diğer yandan şu an okuduğunuz satırları yazıyorum odamda. Şehrin tek iyi yanı, 900 metrelik rakımından dolayı ılıman bir iklime sahip olması.

Tegucigalpa

Neyse, Pazartesi sabahı erkenden dağıtım ofisine daldım yine. Yok, yok, yok... İngiltere'den 5 günde gelir denen posta 2 haftadır yok. Kös kös otele döndüm. Napsam acaba, bir gün daha mı beklesem yoksa çekip gitse mi derken kapım çalındı ve resepsiyondaki teyze ‘biraz önce postaneden biri geldi, sanırım seni arıyordu’ dedi. Hemen fırlayıp gittim, zarf abinin masasında duruyor. Ben gittikten sonra bulmuş zarfı. Hangi otelde kaldığımı sormuştu (hemen 2 sokak ileride bir otelde kalıyorum) kalkmış gelmiş beni bulmaya. Vay be hala böyle insanlar var demek ki. Neyse, o kadar sevindim ki (Nasrettin Hoca misali, hani önce eşeğini kaybedip bulunca sevinmesi hikayesi) az kalsın adamı öpecektim. Onun yerine bir bira parası tokalayıp, çantamı toparlayıp Nikaragua’ya doğru yola çıktım.
Sürecek.....

Hiç yorum yok: