25 Kasım 2010

MAYA ROTASI


GUATEMALA

KISA TARİHİ:
Mayalar Dönemi
Guatemala’nın Pasifik Okyanusu kıyısındaki Maya uygarlığına ait balıkçı köylerinin tarihi M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bölge, Mayaların parlak dönemlerindeki merkezi olmuştur. M.S. 250 yılında Guatemala’nın yüksek kesimlerinde tapınak şehirler kurulmaya başlanmıştır. M.S. 600 ve M.S. 900 yılları arasında Mayaların egemenlik merkezi yüksek bölgelerden düzlük alana inmiş, El Peten çevresinde toplanmıştır. El Peten, Maya uygarlığının en güçlü dönemlerinde yönetim merkezi haline gelmiştir. Bu dönem, Maya kültürünün yükselme dönemidir. Mayalar 1500’lü yılların başına kadar bölgede egemen olmuşlardır.
İspanya Krallığı Sömürge Dönemi
İspanyollar 1519 yılında Aztekleri bozguna uğratıp Meksika’yı ele geçirdikten sonra Orta Amerika’nın diğer ülkelerine yayılma planları yapmaya başlamışlardır.1523 yılında İspanyol komutan Pedro De Alverado, İspanya Kralı adına bölgeyi yönetmek için Orta Amerika’ya gelmiştir.1524’de Alverado, İspanyollar ve Tlaskanlardan oluşturduğu bir ordu ile Meksika üzerinden Mayaların üzerine yürümüş, Mayaları bozguna uğratarak bu topraklara yerleşmiştir. 1528 yılından itibaren bütün Orta Amerika İspanyolların eline geçmiştir. Bu tarihten itibaren bölge İspanyol İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş ve İspanyol Kralı’nın Meksika Genel Valisi’ne bağlanmıştır.
Meksika İmparatorluğu Dönemi

1810’lu yılların başlarında, Napolyon Savaşları sonucunda, Fransız birlikleri İspanya’yı işgal etmiştir. İspanyolların Avrupa kıtasındaki yenilgileri, Amerika kıtasındaki sömürgelerin bağımsızlık taleplerini de beraberinde getirmiştir. 1821 yılında Orta Amerika’daki İspanyol İmparatorluğu yıkılmış, Guatemala ve diğer Orta Amerika ülkeleri Meksika İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir.
Orta Amerika Birleşik Devletleri ve Bağımsızlık Dönemi
İki yıl sonra, 1823 yılında, Guatemala’da toplanan Orta Amerika ülkelerinin temsilcileri Birleşik Orta Amerika Devletleri’ni kurma kararı almıştır. Bu Federasyon; Guatemala, El Salvador, Honduras, Kosta Rika ve Nikaragua’dan oluşmuştur. Fakat birliği meydana getiren ülkeler arasındaki siyasi ve dini anlaşmazlıklar federasyonun ilk gününden itibaren giderek artmıştır. 1838 yılında federasyon dağılmış, birliği oluşturan ülkeler bağımsız olarak yönetilmeye başlanmıştır.


GUATEMALA CITY
Guatemala’nın başkenti olan Guatemala City, Merkezi Amerika’nın en büyük şehridir. Şehrin tarihi, arkeolojik verilere göre 9000 yıl öncesine kadar gidiyor. Şehir, 1821 yılında Orta Amerika'nın İspanya'dan bağımsızlığının ilanı sonucu,Birleşik Orta Amerika vilayetlerinin baş şehri oldu. Guatemala City, sonradan başkent olmuş bir yer. Ülkenin ilk başkenti Antiguadır.Yıllar önce Antigua Bölgesi’nde yaşanan depremler sonucu, başkent, şu an bulundugu vadiye taşınmış ve ismi Guatemala City olmuş.
Şehir, 21 ayrı bölgeye ayrılmış durumda. İlk bölge, tarihi merkez. Burada ulusal köşk, cumhurbaşkanlığı köşkü, katedral, ana meydan bulunuyor. Dokuzuncu ve onuncu bölge ise birinci sınıf otelleri, restoranları, cafeleri, barları ve alışveriş merkezleriyle ünlü. Onuncu bölgenin bir kısmı, Zona Viva olarak geçiyor, bunun anlamı da “yaşam dolu bölge” çünkü burada gece hayatı çok hareketli.
Guatemala City ya da bilinen adıyla “Guate” gerçek bir kültür başkentidir. Ülkedeki sanatçılarin, yazarların ve düşünürlerin bir çoğu burada yaşar. El işi ürünlerle ile ilgilenen ziyaretçilerin adresi Katedral’den birkaç blok ötedeki Central Market’dir. Burada Guatemala’nın benzersiz el işçiliğinin yanı sıra, oldukça renkli çiçekler, meyve ve sebze de satılmaktadır.

FLORES
Bu sevimli Maya şehri, Tikal’den 30 km. mesafede, Peten İtza Gölü’nün üzerinde bir adadır. Flores, Itza Maya’lar tarafından 13. yüzyılda kurulmuştur ve o dönemdeki adı Tayasal veya Noh Petén’dir. Latin Amerika’da İspanyollar tarafından en son istila edilen yerlerdendir. 1697’de İspanyolların girmesiyle şehir tahrip edilmiş ve 18. yy’a kadar terk edilmiştir. Küçük bir şehir olan Flores, dar parke taşlı yollarıyla, tarihi kilisesi ve İspanyol meydanı ve restoranlarıyla oldukça keyifli, sakin ve emniyetli bir şehirdir.

YAXHA
Son zamanlarda daha popüler olan Yaxhá, Tikal’den sonra bölgede en çok ziyaret edilen arkeolojik alanlar arasında yer alır.Yaxhá, Yaxhá lagününün kıyılarında yer alır ve Flores ile Guatemala-Belize sınırının arasında bulunmaktadır. “Yeşil Sular” anlamına gelen Yaxhá, muhteşem iki gölün arasında bulunur. Tapınaklara tırmanıldığında bu iki gölün eşsiz manzarası ile karşılaşırsınız. M.Ö 600 ile M.S. 900 arasında yaşanılan bölge Mayalara özgün düzenli yolları ve Teotituacan’dan etkilenmiş dikili taşları ile ünlüdür.

Bugüne kadar kazısı yapılan yerler arasında en bilineni Kuzey Akropolisidir. “Plaza of the Shadows” (gölgeler plazası) ve Astronomi Plazası Mayaların gökyüzünü haritalamasına en iyi iki örneği oluştururlar.Yaxhá, sadece bir arkeolojik bölge olmayıp aynı zamanda “Maya Biyosfer Rezervinin”de kalbinde yer almaktadır.

TİKAL

Tikal Ulusal Parkı, yağmur ormanlarındaki Peten bölgesinde yer alan ve dünyada UNESCO tarafından hem Dünya Kültür Mirası hem de Dünya Doğa Mirası listesine alınmış olan tek örnektir.Yağmur ormanlarının arasında yükselen Maya şehrinin muhteşem kalıntıları gerçekten büyüleyicidir ve Guatemala’yı ziyaret etmek için en iyi nedenlerden biridir.
Kuruluşu M.Ö. IV. yüzyıla dayanan antik kent-devleti, altın çağını M.S. 200 ile 900 yılları arasında yaşamış. Bu tarihten sonra yaşanan gerileme dönemi 10. yy. a kadar devam etmiş ve şehir sonunda tamamen terkedilmiştir. Tikal, matematik, astronomi ve sanat konularında döneminin en gelişmiş merkezlerinden biriydi. Tikal ören yeri, saray, tapınak-piramit, tören platformu, adak taşı, top oyun sahası, teras, yollar ve buhar hamamı gibi 4.000 civarında yapıdan oluşmakta. Tropikal ormanın icinde bulunan, Plaza Mayor Meydanı, Büyük Jaguar Tapınağı, Maskeler Tapınağı, yüksekliği 70 metreye ulaşan Orta
Amerika’nın en yüksek piramidi "Çift Başlı Yılan"Tapınağı, Kayıp Dünya Piramidi Tikal’in gün ışığına çıkarılmış en önemli alanlardır.Tikal Milli Parkı antik bir Maya şehri olmanın ötesinde, bağrışan maymunları (crawling monkey), çığlık atan papağanlarıyla doğanın sesinin duyulduğu ve pekarilere (G. Amerika’ya özgü bir domuz türü) geyiklere, tukanlara, macawlara (bir papağan türü), racunlara, yaban kedilerine ve nadir görülse de jaguarlara ev sahipliği yapan doğal yaşam parkıdır.

 ANTİGUA

Agua (Su), Fuego (Ateş) ve Acatenango yanardağları ile çevrili Antigua, Latin Amerika’nın en güzel sömürge şehirlerinden biridir. XVI. yüzyıllın başında kurulan eski başkent 1773 depremiyle kısmen yıkılınca hükümet 30 kilometre uzaklıktaki Guatemala City’ye taşındı. Panchoy vadisinde yer alan bu koloniyal şehrin original adı “La Muy Noble y Muy Leal Ciudad de Santiago de Los Caballeros de Goathemala” dır. (Guatemala Şövalyelerinin çok soylu ve çok sadık Aziz James Şehri).
Antigua, zamanında -Lima ve Mexico City ile beraber- İspanya İmparatorluğunun en muhteşem sehirlerinden biriydi. Gelen tüm ziyareçilerin belirttiği gibi, olağanüstü mimari ve tarihi mirası bugüne kadar taşıyan Antigua’da zaman durmuş gibidir. Barok mimarisinin birer mücevheri olan La Merced Kilisesi, San Francisco Katedrali, Convento de Capuchinas Manastırı gibi yapılar şehre cazibe katmaktadır. Batı yarım kürede en büyük çaplı Paskalya ve Lent (Paskalya’dan önceki 40 gün süren büyük perhiz) kutmaları Antigua’da yapılmaktadır. Kutlamalar için oluşturulan kortejin tarihi 1500’lerin başına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde İspanya’nın Guatemala Valisi Don Pedro de Alvarado’nun Antigua’ya gelmesiyle birçok kişi dinsel bir coşkuyla, kortej için hazırlanan halıların üzerinde yürümüştür.
Antigua, herkesin ağız tadına uyabilecek yerel ve uluslararası eşssiz mutfaklara sahip restoranlara da ev sahipliği yapar. Şehir Latin Amerika’da, 75’in üzerinde okuluyla İspanyolca eğitimi vermesiyle de ünlüdür.

ATİTLAN GÖLÜ
Yükseklikleri 3000-3500 metre arası değişen San Pedro, Toliman ve Atitlan yanardağların ayaklarında yer alan 1500 metre yükseklikteki ve dünyanın en güzel göllerinden biri olan Atitlan Gölü harika manzaralar oluşturmaktadır. Atitlan, Nahuatl dilinde “suların yeri” demektir. Bölgede Maya’lardan önce Nahuatl kabileleri yaşamaktaydı.


Buradan bota binerek gölün etrafındaki topraklarda yaşayan bir başka Maya topluluğu olan Zutuhil’lerin Kolomb öncesi dönemde başkentleri olan Santiago’yu ziyaret edilebilir. Zutuhil’ler yeraltı dünyası tanrısı Maximon’a yaptıkları likör ve tütün adakları ile ünlüler. Burası aynı zamanda, yerlilerce, evrenin merkezi olarak kabul edilir ve Orta Amerika’daki en büyük yerli yerleşiminin olduğu kasabadır. Halen eski gelenekleri gözlemek mümkün olsa da zamanın değişimi kendini günden güne daha kuvvetli göstermektedir.

CHICHICASTENANGO
2200 metre yükseklikte çam ağaçların ortasında yer alan Chichicastenango (ya da kisaca ChiChi), yüzyıllar boyunca Guatemala’nın en büyük hazinelerinden birini gizlemiş. Guatemala’da yaşayan en büyük Maya topluluğu olan Quiche’lerin “Popol Vuh” adlı kutsal kitabı 1800’lerde Peder Francisco Ximenez tarafından Aziz Tomas Kilisesinde ortaya çıkarılıp İspanyolcaya tercüme edilmiş.
Chichicastenango aynı zamanda Orta Amerika’nın en büyük ve en renkli pazarlarından birine ev sahipliğini yapmakta. Pazarda yerli tekstil ürünlerinin yanı sıra el işleri, çanak çömlek, şifalı bitkiler, baharatlar, sebze, meyve ve diğer gıda ürünleri satılmakta. Dağlardan inen Quiche halkının ürünlerini satmak veya alıveriş yapmak için çok uzaklardan geldiği büyük pazarın kuruluş günleri Perşembe ve Pazar. Alışverişten hoşlanmayanların bile ilgisini çeken bu pazar turistlerin olduğu kadar yerel halkında alışveriş yaptığı bir yerdir. Erkekler geleneksel kostümlerini artık giymiyor olsa da kadınlar yerel kıyafetleriyle geliyorlar pazar yerine. Kadınların giyim tarzlarından hangi bölgeden geldiği anlaşılabilir zira her kasabanın kendine has geleneksel kıyafet tarzı var. 

Doya doya yenecek aşları, Kana kana içecek suları vardı.
Ama o gün toz duman sardı her yanı,
O gün, sarardı soldu toprak,
O gün, bir bulut çöktü tepesine,
O gün, bir dağ geldi üzerine,
O gün, güçlü adamın eline geçti toprak,
O gün, tütmez oldu bacalar,
O gün, dalından koparıldı körpe yapraklar,
O gün, ölüme kapandı gözler,
O gün, üç işaret belirdi ağaçta,
O gün, üç nesil asıldı oracıkta.
İşte o gün, baş koydular savaşa,
Ve dağıldılar dip bucak ormanlar arasına.


Popolvuh Maya Kutsal Kitabından


GÜNEY MEKSİKA

KISA TARİH: Meksika, Kuzey Amerika’da tarihi çok öncelere dayanan tek ülkedir. M.Ö. birinci yüzyıla doğru körfez bölgesi, Oaxaca, merkezi yayla, çok gelişmiş bir kültür ve sanata şahit oldular. Bu durum eski Maya İmparatorluğu’nun doğuşuna tesir etti. Bu imparatorluk, 4. yüzyılda tarih sahnesine çıkarak 7. yüzyıldan 8. yüzyıl sonuna kadar, Yucatan’dan Guatemala’ya kadar genişledi. Aynı dönemde 1. ve 9. yüzyıllar arasında ekonomik ve sosyal yönden Mayalar derecesinde teşkilatlanmış çeşitli medeniyetler, Oaxaca da, merkezî yaylada ve körfez kıyısında geliştiler. Bunlara klasik medeniyetler adı verilir.

Sonra, 9. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar gelişen Tula Toltekleri ortaya çıktı. Fakat bunların medeniyeti yeni kabilelerin tesiri altında değişikliğe uğradı. 987 yılında Maya-Toltek karışımı yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olan, yeni Maya İmparatorluğu kuruldu. Aynı dönemlerde kuzey kabileleri yayla üzerine yerleşerek şehir hayatına geçtiler. Aztlan’dan gelen Mexica kabileleri 1325’te Tenochtitlon (Mexico) şehrini kurarak, 50 yıl sonra ilk hükümdarlarını seçtiler. Aztekler, kabileler arası rekabetten faydalanarak 1430’dan 1521’e kadar genişleyen büyük bir imparatorluk kurdular. Sadece Michoacan Taraskları önünde başarısızlığa uğrayan Aztekler; Totonak’ları, Zopatek’leri ve Mikstek’leri hakimiyeti altına aldılar.
İspanyollar, ülkeyi ele geçirmek için Azteklere karşı duyulan kinden faydalandılar. 1519’da İspanyollar, Cortès komutasında çıkarma yaptılar ve Veracruz şehrini kurdular. Meksika, 1535’te İspanyanın genel valiliği haline geldi. İspanyol istilası, kuzeye ve güneye doğru uzanarak 17. yüzyıl sonuna kadar devam etti. Ekseriya acımasız olan Hıristiyanlaştırma geleneksel dinlerle mücadele etti ve yerli medeniyet yok edildi. 1571’de Meksikada engizisyon kuruldu. 1519’larda kesin olarak bilinmemekle beraber, 25 milyon olduğu tahmin edilen yerli nüfus, 1650’ye doğru 1.500.000’e düştü. 

Ekonomik reformlara rağmen İspanyol idaresi, yerliler ve melezler kadar beyazlar için de dayanılmaz bir hale geldi. 1810’da İspanyolları ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler. 11 yıl süren bir bağımsızlık savaşı sonunda, 1821’de Kral Naibin’e Cordoba Antlaşması imzalatıldı. 1824’te bağımsızlık ilan edildi. Bağımsızlığı, iç ve dış savaşların sebep olduğu yarım yüzyıllık karışıklıklar dönemi takip etti. Santa Anna’nın diktatörlüğü esnasında yapılan ABD ile savaş sonucunda, 1848 Guadalupe Antlaşması ile New Mexico, Teksas, Kaliforniya kaybedildi. 1855’te liberaller başarı kazandı. Bir iç savaş sonunda Juarez muhafazakarları kazandı, fakat bunlar dış borçları ertelemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İspanya askeri müdahalede bulundu. Juarez’in tekliflerini, Latin Amerika’da Fransa yararına Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Üçüncü Napolyon reddetti ve Meksika’yı istila etti. Juarez’in başkanlığından sonraki Porfino Diaz’ın uzun diktatörlüğü sırasında (1876-1911) ekonomi, sosyal adaletsizlik ve yerli köylülerin sömürülmesi pahasına gelişti. Diaz’ı düşüren liberal Madero, ihtilalci halk akımlarını bastıramadı ve 1913’te katledildi. Carranza karışıklıklar ortasında 1917 anayasasını kabul ettirdi ve halka yönelik bir siyaset takip etti. Obrago’nun başkanlığında (1920-1924) tarım reformunun uygulanması başladı. Obrago’nun bir katolik tarafından katledilmesi ve şiddetli Katolik direnişi sonucunda, kiliseye karşı son derece katı ve bazen öldürücü bir siyaset başladı. Lazoro Cardenasi, Başkanlığı (1934-1940) sırasında dini mücadeleleri yatıştırarak modernleşme politikası takip etti. İkinci Dünya Savaşından sonra sanayileşmeye büyük önem verildi.

EKONOMİ: Meksika’nın nüfus artışı, ülke ekonomisine büyük ölçüde tesir eder, her yıl yaklaşık 800.000 kişilik net iş gücü artışı vardır. Bunlara iş temin edilmesi gerektiğinden büyük bir mesele ortaya çıkar. Meksika’da gelir dağılımında büyük eşitsizlik vardır. Sanayi işçileri, tarım işçilerine nazaran beş misli fazla gelire sahiptir.
Meksika sanayisi büyük ölçüde ülkenin yeraltı zenginliklerini işlemeye dayanır. Çelik, sanayi sektöründe önemli bir rol oynar. Yıllık çelik üretimi beş milyon tonun üstündedir. Çelik, uzun zamandan beri öncelikle Kuzey Meksika’da üretilmektedir.Kömür üretimi yetersiz olup, 11.000.000 ton civarındadır. Yeni bulunan petrol yatakları ile petrol üretimi yılda 910.137.000 varile çıkmıştır. Tabiî gaz ve petrol iç ihtiyaçlara cevap verir ve çoğu sanayi tesislerinin temelini teşkil eder. Meksika, gümüş üretiminde (2400 ton) Kanada’dan sonra dünyada ikincidir. Flor, baryum oksit ve tuz, ABD’ye ihraç edilir. Sodyum güçlü bir selüloz sanayiine imkan verir. Ülkede kimyevî gübre sanayii de gelişmiştir. Çimento, kauçuk otomobil sanayileri de önemlidir.
1910 ihtilalinden önce köylü ailelerin % 95’inin toprağı olmadığı tahmin edilmektedir. Bu ihtilalin getirdiği tarım reformuyla köylüye toprak dağıtılmıştır. 1910’dan beri önceden toprağı olmayan üç milyon tarım işçisi 90 milyon hektarlık toprak sahibi olmuştur. Tarım sektöründeki üretim artışı, nüfus artışını karşılayacak seviyede değildir. Mısır, Meksika’nın her tarafında yetiştirilir. Ülke topraklarının ekime elverişli olan kısmının yaklaşık yarısı bu bitkiye ayrılmıştır. Fasulye, en çok ekilen ikinci bitkidir. Diğer bitkiler sınırlı miktardaki topraklarda yetiştirilir.
Meksika’da ithalat ve ihracat dengesizdir. Ticaret açığı, çok fazladır. En çok mamül maddeler ithal edilir. Tarım ürünleri (bilhassa sığır, kahve kış sebzeleri) ihraç mallarının % 25’ini teşkil eder. Meksika’nın en büyük müşterisi ABD olup, ihraç mallarının % 63’ü bu ülkeye gider. İthalatın büyük çoğunluğu da bu ülkeden yapılır. Turizm ülkeye her yıl önemli gelir sağlamaktadır. Ayrıca artan iş gücüne, iş sahaları temin edilmektedir.

EĞİTİM SİSTEMİ: Meksika eğitim sistemi Temel, Orta ve Yükseköğretim oluşur. Temel eğitim, okul öncesi eğitimi, ilköğretim ve ortaokulu içerir. Okul öncesi eğitim genellikle ücretsiz ve 3-5 yaş arası çocuklara sunuluyor.. Ilkokul zorunludur ve 6 yıldır. Temel eğitimin son halkası olan ortaokul 3 yıldır.
Ortaöğretim de 3 aşamalıdır; Genel lise, Mesleki lisesi ve Teknolojik eğitim.Yüksek eğitim için 4 seçenek vardır. Üniversite, Teknik Enstitü, Öğretmen Eğitim Koleji ve Teknoloji Üniversitesi . Öğrenciler “licenciatura” olarak bilinen kolej ve üniversite veya herhangi bir 4 yıllık lisans programı seçebilirler. Bazı Teknik Kurumlar 3 yıllık yönetim ve mühendislik programları sunarlar.

KÜLTÜR:Tarihsel, etnik, toplumsal ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan bölgesel farklılaşmalara karşın, yerel halk sanatlarının yanı sıra Avrupa kaynaklı klasik sanatlara dayanan özgün bir Meksika kültüründen bahsedilebilir. 1930'larda güçlenen Indigenismo akımı Yerli kültür mirasına ilgiyi canlandırmıştır. Daha çok kırsal kesimde yaygın olan ve hem günlük kullanıma hem de süslemeye dönük işlevler taşıyan geleneksel halk sanatları ülke çapında çok tutulur. En ilginç örnekler arasında, Oaxaca Vadisine özgü kil çömleklerle, Tomala köyünde üretilen kuş ve hayvan figürleri sayılabilir.Renkli süslemeler taşıyan pamuk giysilere, pamuk ya da yünden yapılan omuz atkılarına (rebozo) ve serapelere, renkli sepetlere ve değişik desenli kilimlere ülkenin hemen her yanında rastlanır. Halk müziği Meksika tarihi boyunca en önemli sanat biçimlerinden biri olmuştur.Eski charro'lar (sığır çobanı) gibi giyinen şarkıcılar, günümüzde de şenliklerde ve özel günlerde gitar ve davul eşliğinde şarkı söyler.
Meksika Devrimi'ne ilişkin temalar uzun bir dönem Meksika edebiyatına damga vuran başlıca öğe olmuştur. Köylülerin sorunları ve acıları günümüzde de Juan Rulfo gibi yazarların yapıtlarına konu olmakla birlikte, Meksika edebiyatında evrensel temalara yöneliş belirgin bir ağırlık kazanmıştır.Bu yeni kuşak edebiyatçılar arasında uluslararası düzeyde ün kazanmış Samuel Ramos, Octavio Paz, Carlos Fuentes, Gustavo Sainz ve Juan José Arreola gibi adlar öne çıkar. Oyun yazarı Rodolfo Usigli'nin yapıtlarında da benzer bir yönelim görülür. Meksika tiyatrosuna katkıda bulunmuş öteki çağdaş yazarlar arasında Luisa Josefina Hernández ve Emilio Carballido sayılabilir. Müzikte evrenselleşme çığırına öncülük eden Carlos Chávez'i başka bazı genç besteciler de izlemiştir.
Duvar resmi Meksika'nın dünya çapında adını duyurduğu sanat dallarının başında gelir.Diego Rivera, José Clemente Orozco ve David Alfaro Siqueiros gibi ressamlar Meksika tarihi ve kültürünü kalabalık, canlı, figüratif kompozisyonlarla yansıtan yapıtlarıyla tanınmıştır. Önde gelen kültür kurumlarından Ulusal Güzel Sanatlar Enstitüsü güzel sanatları yaymaya ve bu alandaki incelemeleri desteklemeye yönelik etkinlikler yürütür.Meksika Senfoni Orkestrası ve çeşitli bale toplulukları da devletten önemli çapta destek görür.Yerli Enstitüsü geleneksel el sanatlarını korumak ve geliştirmekle görevlidir.Boğa Güreşi Meksika'da bugün de çok sevilen bir eğlencedir.En yaygın spor olan futbolun yanı sıra beyzbol da büyük ilgi toplar.Meksika hafif sıklette birçok dünya şampiyonu boksör yetiştirmiştir.
Basın dünyasında özel sektör egemendir; ülkenin iki büyük televizyon kanalı olan Televisa ve TV Azteca ile Excelsior, Novedades ve El Universal gazeteleri en etkili medya organlarıdır.


SAN CRISTOBAL DE LAS CASAS
Bu şehir 31 Mart 1528’de Diego de Mazariegos tarafından kurulmuştur ve Chiapa de los Españoles diye bilinir. Chiapas eyaletinin eski başkentidir. San Cristóbal, Meksika’daki en güzel koloni şehirlerinden biri kabul edilir. Jovel Vadisi’nde kurulan bu şehir, arnavut kaldırımlı sokakları, kiliseleri, küçük meydanları, kırmızı kiremit damlı evleri ve çiçek dolu bahçeleri ile ünlüdür. Katedral, Santa Domingo kilisesi ve manastırı, La Caridad, San Nicholas ve San Francisco Kiliseleri, La Casa de la Sirena, El Palacio Municipal görülmesi gereken yerlerdir.

San Cristobal, tek katlı evleri, parke taşlı sokakları, kiliseleri, kemeraltılarıyla kolonyal mimarinin en güzel örneklerindendir. Bu şirin şehir, ismini yerli haklarını ilk savunan “Indios” ların babası piskopos Bartolome de la Casas’a borçlu.

SAN JUAN CHAMULA
San Juan Chamula, Chipas eyaletinde 50.000 nüfuslu bir kasabadır. San Cristobal’dan 10 km. mesafede yer alan Chamula, 2200 m. yükseklikte kurulmuştur. Burada Maya dillerinden Tzotzil dilini kullanan Tzotzil Mayaları yaşamaktadır. Kasaba, Meksika’da özerk bir yapıya sahiptir ve kendi askeri ve polis teşkilatı vardır
Chamula’nın sembolü olan San Juan Kilisesi, daha çok Güney Meksika’da kullanılan copal reçinesinden (bir tür kehribar) yapılan tütsülerden yayılan kokular ve renkli mumlarla doludur. Kilisenin duvarları boyunca – birçok Katolik kilisesinde olduğu gibi- azizlerin ahşap heykelleri bulunur ve bunlar şeytanı savuşturmak için aynalarla bezelidir. Kilisede oturmak için sıralar yoktur ve zemin yapraklar ve erimis mumlarla kaplıdır. Curanderoslar (şifa dağıtıcılar) fiziksel ve piskolojik rahatsızlıklara karşı hastaya belli bir renkte mum, bir çiçeğin yaprakları, tüy ve bazı durumlarda bir tavuk şeklinde bir reçete verirler. Verilen ilaçlar iyileşme töreninde kullanılmak üzere kiliseye getirilir ve hastalar erimiş mumların üzerinde diz çökerek mumlarını yakarlar, Posh (şekerkamışı bazlı bir likör) veya Coca Cola içerek (gegirme senasinda kotu ruhlarin icinden cikacagi inanciyla) Tzotzilcenin eski bir vurgusuyla dua ederler.Kasabada fotoğraf çekmek hoş karşılanmaz. Çoğu yerli ruhlarının fotoğrafla çalınacağı inancıyla fotoğraf makinesini görünce sırtını döner. Kilisede fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktır.

ZİNACANTAN
Zinacantan, dağlık bölgede kurulmuş, San Cristobal’den 7km. uzaklıkta küçük bir köydür. Zinacantan “Yarasalar Vadisi” anlamına gelir. Köyün tarihi, tuz madenlerinin keşfedildiği Aztek dönemine kadar uzanır. Günümüzde ise en büyük gelir kaynağı çiçekçiliktir. Bölgedeki diğer köyler gibi Zinatacan halkı da özgün kıyafetleriyle tanınırlar.Kıyafetlerin tamamı el yapımıdır ve pembe, mor renkler hakimdir.



EL SUMIDERO KANYONU
Yerliler, bu büyük boğazı El Sumidero (kanal, oluk) diye adlandırırlar çünkü Grijalv Nehri’nin bu kanyon içinde büyük bir mağaraya döküldüğünü düşünürler. Bölgedeli Chiapa yerlileri İspanyol işgalci Diego de Mazariegos’a boyun eğmek yerine zirverlerden kendilerini boşluğa atmayı tercih ettikleri için burası ünlüdür. Sumidero Kanyonu, gecmiste şelaleri, hızlı akarsuları ve girdaplarıyla geçilmesi çok tehlikeli bir yerdi. Şimdi ise –barajdan dolayı- suyun yaklaşık 330m. yükselmesi nedeniyle Chiapa de Corzo’dan kalkan tekneler sakince yol alabilmektedirler.
Kıyılarında küçük timsahlar,akbabalar, balikcil kuslari görülebilen, 25km.uzunluğundaki ve yer yer 1000 metreyi bulan falezleri ile Sumidero, Meksika’nın en etkileyici kanyonudur.

AGUA AZUL ŞELALERİ
Maya efsanesine göre, Tanrı Kaprakán dağa bazı basamaklar yapmış böylece daha kolaytırmanılabilir olmuştur. Chac (yağmur tanrısi) bu kibiri nedeniyle onunla alay etmek ister ve tanrının ayakları altına mavi bir halı serer, dev tanrı tam adım attığında ise halıyı altından çeker. Gürleyen Kaprakán ise düşerken nehrin üzerine hiç bitmeyen bir yıldırım gönderir. O günden beri de, ıslak parmağıyla Chac, sonsuza dek hareket eden halının bir ipini çeker. Bu, Tulijá’nın bir kolu olan Pusilhá Nehri’dir. Keyifli goruntuler sunan Agua Azul, burada bulunan yerel restoranlariyla piknik bolgesi gibidir.

PALENQUE
Nahuatl yerli dilinde Quetzal Dağı olarak bilinen Tumbala Dağları'nın eteklerindeki ve tropikal ormanlar arasından fışkıran (şehir halen kısmen orman örtüsü altında bulunmaktadır) Palenque harabeleri şüphesiz dünyanın en etkileyici ören yerlerinden biri ve aynı zamanda Meksika’da ve Orta Amerika’da Maya klasik döneminin en zarif mimari, heykeltraşlık ve kabartma örneklerini oluşturmaktadır.

Şehir en güçlü dönemini M.S. 600 ve 900 arasında yaşamıştır VII. yüzyılda 68 sene hüküm süren kent-devletinin en büyük hükümdarı Pacal döneminde altın çağını yaşayan Palenque’de Maya mimarisi, Yazıtlar Tapınağı, El Palacio, Güneş, Hesap, Haç ve Yapraklı Haç tapınakları ile en yüksek noktasına ulaşmıştır. Palenque’nin heykelleri de dikkate değerdir, Yazıtlar Tapınağı’nda (Templo de las Inscripciones) bulunan Tanrı Pacal’ın mezarının kapağı bunların en ünlüsüdür.

CAMPECHE
Campeche Eyaleti’nin başkenti olan bu kıyı şehri 1531’de kurulmuştur. Daha sonra terk edilmiş ve 1540’da Francsico de Montejo tarafından tekrar iskan edilmiştür. Konumu nedeniyle Yucatán Yarımadası’nın en önemli limanı olmuştur. Kısa süre sonra korsanlar, bu limandan yola çıkan zengin kargolar taşıyan gemilere sürekli saldırılar düzenlemeye başlamışlardır. İspanyol koloniciler de kendilerini korumak için şimdiki bu ünlü kaleyi ve surları inşa etmişlerdir. İspanyollar döneminde inşa edilen mimari eserlerin çoğu şimdi müze ve bahçelerdir.


UXMAL
Uxmal (ya da okunuşuyla Uşmal) Maya uygarlığının Kolomb öncesi kentlerinden biri olup, Mérida’nın 78 km. güneyinde yer alır. Adının anlamı Maya dillerinden Yukateco dilinde “üç kez”dir. Sehir kalsik oncesi donem, klasik donem ve klasik sonrasi donemde 3 kez insa edilmistir. Günümüzde Meksika’nın Yucatan eyaletinde yer alan, Dünya Miras Listesi kapsamına alınmış sit alanı, 5. ve 6. yüzyıllar arasında kurulmuş ve meskunlarınca 1200 yıllarında terk edilmiştir. Mimarisi Puuc adı verilen dağ zincirindeki kentlerin karakteristik özelliklerini taşır. Örneğin, yapıların cephelerinde alt kısımlar sade, üst kısımlar işlenmiş halde olur. Maya’ların yağmur ve şimşek tanrısı Chaac maskesi gibi Yucatan'daki tapınaklarını ve saraylarının dış duvarlarını süsleyen tanrı maskeleri, Puuc stilinin önemli bir karakteristiğiydi.

MERIDA
Yucatan Eyaletinin başkenti olan Merida, Atlas Okyanusu’na yakındır. Yucatan Yarımadasında tarihi öneme sahip bir şehirdir. Görkemli kilise binaları, tek ya da iki katlı evleri, daracık taş sokaklarıyla Merida birkaç önemli Maya antik kentini içeren rotanın (Puuc Rotası) başlangıç noktasında yer alıyor.
Şehir temiz ve sessiz. Ayrıca düz, yokuş yok. Bu nedenle her yere ulaşmak kolay. Şehirde eğlence neredeyse bedava; parklarda dans edebilir, sokaklarda gitar konserlerine rastlayabilirsiniz. Merkezdeki park alanında her cumartesi gecesi ücretsiz sahne şovları sergilenmekte.

CHICHEN ITZA
Bu şehir, iki kısma ayrılır: Eski Chichén (Maya) ve yeni Chichén (Maya-Toltek). Önemli binalar arasında El Castillo, Kukulcán Piramidi, Kutsal Cenote (insan kurban edilen yer), Top oyun alani (Orta Amerika’daki en büyük örnektir)),Savaşçılar Tapınağı ve El Caracol Gözlem Evi sayılabilir.
Tüm zamanların en büyük mühendislik başarısı kabul edilen El Castillo, piramidin kuzey yüzeyindeki ışık oyunları sayesinde gün dönümünü gösterecek şekilde konumlandırılmıştır. Işık piramidin merdivenlerinden tıpkı bir yılan gibi kıvrılarak iner. Yılın günleri ve ayları basamakların ve terasların sayısıyla temsil ediliyor. 52 heykelli levha, 52 yıllık Maya zamanını anlatıyor. Merdivenleri kuzeye, güneye, doğuya ve batıya dönük oluşu, binanın özenli düzenlenişi, ilkbahar ve sonbahar gündönümlerinde etkileyici bir portre çiziyor: Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan yılan kralın yeniden canlanışını ve tapınağın üstüne doğru tırmanışını anlatıyor.Burada, 700-900 yılları arasında büyük bir Maya topluluğu gelişerek alanın güney bölgesi yapılarının çoğunu inşa etmiş. Ancak, orta bölgede yer alan ve toplam 365 basamak ile Maya takvimini simgeleyen ve Tüylü Yılan Tanrısına ithaf edilen Kukulkan Piramidi (kukulkan; kartal basli yilan), jaguar ve kartal motifleriyle süslenmiş Savaşçılar Tapınağı, Maya dünyasının en büyük örneği olan “Juego de Pelota” top oyun sahası gibi ana yapıların tasarımı açıkça bir Toltek etkisi taşımaktadir. Bu etkileşimle ilgili üç teori ortaya konulmakta: Toltek’lerin Orta Meksika’daki başkenti Tula, Maya’ların egemenliğinin altına geçmiş olabilir; Toltek’ler Chichen Itza’yı istila etmiş olabilirler; veya geniş ölçüde tüccarlık yapan Maya’lar Toltek’lerden etkilenmiş olabilirler.
Chichen Itza'daki kalıntılar ne tamamen Mayalara, ne de Tolteklere ait; her iki kültürün fikir ve motiflerinin bir sentezidir. Burasının hükümdar-tanrı Topiltzin Quetzalcoatl'ın (Maya dilinde adı Kukulcan) yeni başkenti olduğu sanılıyor. Chichen Itza'da, belki de Orta Amerika'nın en iyi top sahası yer alıyor. Tapınaklar, sahanın iki ucunda yer alıyor. Oyunun dini anlamı bilinmiyor. Başı kesilmiş oyuncuları resmeden duvarlardaki rölyefler, oyunların ölümüne oynandığına işaret ediyor. Chichen Itza'nın yüceliği uzun ömürlü olmamış. Bölgenin, 1224 civarında, Yucatan Peninsula'nın diğer bir güçlü şehri olan Mayanpan hükümdarlarının saldırısından sonra gözden düştüğü sanılıyor.

CANCUN
Cancún, Meksika'nın güneydoğu kesiminde, Quintana Roo eyaletinde tatil kentidir.Yucatán Yarımadasının kuzeydoğu kıyılarının açığında, 21 km uzunluğunda ve 0,4 km genişliğinde, L biçimli bir adada yer alan tatil bölgesi, daha çok hizmet sektörüne dayanan ana karadaki Benito Juarez kentine bir geçitle bağlanır.
Cancún Adası ile Cancún kentinin kapladığı kıyı kesiminde sayısız beyaz kumlu plajlar, palmiye koruları ve mercan kayaları bulunur. Quintana Roo eyaletinin güneyindeki cangıllar yıllık yağışın büyük bölümünü çektiğinden, kentte yağmur mevsimi hemen hiç görülmez.Cancún 150'yi aşkın lüks oteliyle yılda yaklaşık 4 milyon turisti ağırlamaktadır. Oteller bölgesinde her bütçeye göre konaklama olanakları vardır. Cancún ayrıca başka bir turist çekim noktası olan Maya Rivierasına açılan kapıdır.

MEXICO CITY
Mexico City gibi büyük şehirler, çeşitli şehir ve kasabaların zaman içinde birbirleriyle birleşmeleri sonucu oluşurlar. Meksika’nın başkentinin kökenleri de tarihsel merkez denilen ve Azteklerin bir zamanlar gökyüzünün bir haritası gibi kurdukları ve dört ana yöne göre hizalanmış bir şehrin üzerindedir. Ispanyollar sonradan burayı bir satranç tahtası gibi düzenlemişler ve manastırlarla dolu, aristokratik bir şehir haline dönüştürmüşler ve sonunda şehir modern hayatın daha küçük boyutta bir kopyası olmuştur.
Bu canlı, gürültülü ve zıtlıklarla dolu şehirdeki araba sayısı kesinlikle artık doyma noktasına ulaşmak üzere olsa da ziyaretçiler belirli yollarda dolaşan arabalar veya bisiklet taksilerle şehri gezebilmektedirler. Yine de en iyisi şehri yaya dolaşmaktır. Metropolitan Katedrali başlamak için iyi bir noktadır.
Şehrin geometrik düzenliliği ziyaretçilerin Zocalo’da birleşen çeşitli semtleri gezebilmelerini kolaylaştırır. Bu semtler kabaca dört bölgede gruplanabilir: San Sebastina, Santa Maria, San Juan ve San Pablo’dur. Ayrıca dört ana yönü belirten isimlerini Latin Amerika cumhuriyetlerinden, ulusal kahramanlardan ve olaylardan alan bazı caddelere ulaşmak mümkündür.

ANTROPOLOJİ MÜZESİ
9 bin 300 metrekarelik mekan, İspanyolların gelişinden önceki döneme ait objelerin sergilendiği, Meksika'nın en iyi müzesi olarak nitelendirilir, aslında, dünya üzerindekilerin en iyilerinden biridir. Bu müzede, 18. yy’dan, yani iki farklı dünyanın ilk kez karşılaşmasıyla yerli mirasına duyulan ilginin yok olmasından beri Meksika’dan toplanan önemli arkeolojik ve etnografik koleksiyonları görebiliriz.
1964’de tamamlanan bu yapı o zamandan bu yana değiştirilmeden korunmuştur.Müzenin mimari yapısına uygun olarak sergi salonları büyük bir merkez avlu çevresinde bulunurlar ve dışta bakımlı bahçelerle çevrilidirler. 26 sergi salonu her ziyaretçinin isteğine göre bağımsızca gezilebilecek şekilde konumlandırılmışlardır. Sergi salonlarının sayısı nedeniyle tüm müzeyi gezmek birkaç gün sürebilir. Bu salonların hangisinde en çok eser sergilendiğini söylemek gerçekten zordur, her birinde seramik, tesktil, tarım aletleri, dini ikonalar, geleneksel kostümler ve paha biçilmez fotoğrafların olağanüstü örnekleri bulunur.

Diğer etkileyici objeler arasında, Aztek uygarlığının sembolü haline gelen "gunes taşı" bulunuyor. Bu tas bölge dışındaki bir taş ocağından Aztek başkenti Tenochtitlan'a getirilen' büyük bir dikkatle oyulan 24.4 ton ağırlığında bir bazalt kaya parçasıdir. Merkezdeki güneş tanrısı Tonatiuth'un başı, ayın günlerini ve pusulanın kardinal noktalarını temsil eden ortak merkezli dairelerle çevrili. Müzede ayrıca, eski Meksika'nın aralarında Tüylü Yılan'ın (Quetzalcoatl) da bulunduğu, Meksika'nın diğer tanrılarının heykelleri, Teotihuacan ve Chichen Itza'daki kutsal kuyudan çıkarılan sayısız obje, taştan devasa Olmec başları, tüylü saç modelleri ve çanak çömlek, silah ve mücevherlerle dolu Bonampak'ın boyalı tapınaklarının kopyaları yer alıyor.

TEOTIHUACAN
Dünyada çok az şehrin, ölümlülerin yaşadıkları alemlerden daha yüce boyutta yaşamaya alışmış tanrılarca yaşamaya değer bulunduğu söylenir. Teotihuacan işte böyle bir şehirdir, günümüzde halen geniş caddelerinde hissedilebilen binlerce yıllık bir uygarlık, bu yer efsanevi bir konuma oturtulmadan önce burada yaşamıştır. Şehrin tören merkezi, iki eksenin sembolik bir temsili gibidir; kuzey-güney eksenine Ölüm Caddesi denir, buradan tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi binalar, saraylar ve sunaklar her iki yana doğru uzanır. Bir uçta Ay Tağınağı bulunurken diğer uçta inanılmaz büyük taş bir kütle gibi yükselen Güneş Piramiti görülür. Bu iki büyük yapi, hem karsitligi hem de butunlugu temsil eder.
Şehrin terk edilmesinden yüzlerce yıl sonra, insanlar bu şehri “Tanrılar Şehri” diye adlandırmışlardır. Mevsimlerin ve doğal olayların döngülerinin, astronomik olaylar ile ve takvim arasındaki ilişkinin bu sehrin yapımında yansıtıldığı göz önüne alınırsa bunun hiç de nedensiz yere verilmiş bir isim olmadığı görülür. Teotihuacan, bir Aztek ismi olsa da burası çok daha eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış. MÖ 1. yüzyılda burada yerleşik bir toplum vardı. M.S. 500'de burası Orta Amerika'nın en büyük şehri haline geldi. 21 kilometrekareyi kaplayan, nüfusu 50 bin-100 bin arasında değişen şehir, imparatorluk Roma'sından büyük, gelişen bir toplumdu.
Şehrin kalbinde, Citadel ve Great Compound adında halka açık 2 toplantı alanı var. Citadel, merdivenlerle çıkılan 365 metre yükseldiğinde bir platform üzerinde yer alıyor. Bu platformda, Quetzakoatl (Ana tanrılardan biri olan Tüylü Yılan) Tapınağı adında, her katı heykellerle süslü bir piramit yer alıyor. Dini sebeplerden çok, idari işlere hizmet ettiği sanılan Great Compound'da zamanında üzerinde binalar olan iki platform var. Kaliteli duvar resimleri, insan kurban etmenin yaygın olduğuna işaret ediyor.

PUEBLA
Melekler Şehri olarak bilinen Puebla, Mexico City’den 136 km. mesafede bulunmaktadır. Puebla, Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Şehirde 16. yy. da barok tarzı inşa edilmiş 5000 kadar koloniyal bina bulunmaktadır. Katedral, şehrin mimarisini yansıtan en güzel yapılardan birsidir.
Bu şehir, etkleyici mimarisinin dışında, Hispanik, Arap ve İspanyol etkilerinin hakim olduğu oldukça lezzetli bir mutfağa da ev sahipliği yapmaktadır. En meşhur yemekleri arasında “chiles en nogada” (ceviz sosuna yatırılmış poblano biberi dolması), ve “mole poblano” ( 20 çeşit sebze, baharat ve çukulatanın olduğu meksika yemeği.) vardır.
Puebla’da ayrıca Talavera çömlekleri (Talavere de la Reina, İspanya’nın Kastilya-La Mancha bölgesinde kent merkezi), ağaç kabuğundan elde edilen kağıda yapılan resimler, oniks ve mermer heykeller gibi harika el işçiliği örneklerinin bulabilirsiniz. Şehrin sokaklarında gezerken, sevimli demir balkonları olan kül rengi oyma taşlarla yapılmış binalar görulebilr.

1 yorum:

General Finance Corp. dedi ki...

Günaydın efendim / Madam.
  İşinizi genişletmek, borçları netleştirmek ve birleştirmek için bugün meşru bir kredi teklifi mi arıyorsunuz? Düşük kredi notu nedeniyle bankalar tarafından geri çevrildiniz mi? Genel finans kurumu ile hızlı kredilerinizi alın.
Email: generalfinancecorporation.org@gmail.com