3 Ocak 2011

QUETZALTENANGO yada XELA

Bir özürle başlayayım bu sayıya, sanki çok umurunuzdaymış gibi. Bu sayıyı yılın ilk günü yayınlayacaktım ama yol hali işte. 3 saate giderim dediğin yol 8 saat sürüyor, internet arıyorsun bulamıyorsun, canın yazmak istemiyor falan filan. Bu arada internet hikayesi komik buralarda. Hostelin tabelasına yazmışlar internet, kahvaltı falan filan ama yine de soruyorsun internet var mı diye. Cevap; Var ama çalışmıyor. Fesupanallah demek istiyor insan ama gelde de bakalım İngilizce ya da İspanyolca. Yahu kardeşim, çalışmayan interneti ne diye yazarsın hala internet var diye!

Kısa adıyla Xela (Şela) yada Quetzaltenango San Pedro'dan sonraki durak. San Pedro güzel filan ama turist bolluğu var. İyisi mi ben biraz daha az turistik daha çok Guatemala olsun diye buraya geldim. San Pedrodan tek araç 3 saat. Yine chicken bus ama bu sefer yemezler. Otobüste İtalyan bir çiftle tanıştım. Paula ve Tommy. Valla sizi bilmem ama ben İtalyanlarla iyi anlaşıyorum. Beraber bir hostel bulmaya karar verdik. Şehre minibüsle inicez ama hepsi ağzına kadar dolu. Buna rağmen muavin bizi, 3 tane büyük sırt çantası, 3 tane küçük sırt çantasıyla içeri tıktı. Ben sadece sol ayağımın yarısının üzerinde durabiliyorum ancak. Üstüne üstelik 3 kişi daha aldı içeri. Hayır işin fena yanı, minibüsler alçak tavanlı ve küçücük. Bir daha Türkiyedeki minibüslerden şikayet edersem ne olayım.. Ama değer, sadece 25 krş. ödedik kişi başı :) Şimdi aradan bir zıpçıktı 'biraz paraya kıyın da taksiye binin, 3 kişi ne kadar tutar ki' diyebilir. Doğru, pek tutmaz ama kardeşim, hep söylüyorum, tatil değil bizimkisi, yollarda geçen bir yaşam bu. Daha gidilecek bir sürü ülke ve birazcık para var elde. Üstelik önemli bir kısım parada uçtu gitti ( gelmezse harbiden ayvayı yedik)
 
Paola ve Tomy (Tommaso) İtalya’nın güneyinden, Torino’dan ama Londra’da yaşıyorlar. Bu seyahat esnasında kendi restoranlarını açacakları ve yaşayacakları bir yer aramayı da ihmal etmiyorlar. İtalyanlarla seyahat etmenin güzel yanı, yemek yapmayı ve yemeyi seviyor olmaları. Onlarda bol bol spagetti yaparak beni ihya ettiler. Ben de onlara yeşil mercimek ve pilav yaptım. Yarında kıyma alıp köftemi yoğursam diye düşünüyorum. Her ne kadar buranın yemek çeşitliliği iyi olsada insan arada kendi damak tadını özlüyor. Kalınan hostellerin bir kısmı mutfağı kullanmanıza izin veriyor, böylelikle hem istediğiniz yemeği pişiriyor hem de iyi bir tasarrufta bulunuyorsunuz. Mesela geçen gün öğlen için spaghetti bolonez, sabah için kahvaltılık malzeme ve akşam için kocaman bir balık ve bir şişe votka alışverişi kişi başı 8 USD (12 TL) tuttu. Nasıl iyi dimi..

Paola, Tommy ve Rachel yemek yaparkene

Peki ben bu Xela’nın nesine geldim diye merak ediyorsanız, güzelim dağlarının sesine geldim. Vallahi de billahi de. İnanmazsanız googlelayın Xela’yı göreceksiniz bir sürü dağ ve volkan var. Durum böyle oluncada bir volkan turu kaçınılmaz oldu. Sabahın beşinde dikildik pansiyonun önünde, soğuktan kıçımız donuyor. Bizden başka bir fransız çocuk var. Neyse ulaştık dağın yamacına. Yamaç dediğim 2400 metrede. Tırmanılacak zirve 3700 metre. A dostlar! benden geçmiş galiba bu tırmanma işleri. Tırman tırman bitmiyor, bi yandan nefes nefese kaldım, bir yandan bacaklar isyan ediyor. Neyse 3,5 saatin sonunda vardık zirveye. N’oldu boyumuz mu uzadı yani? Yok yok, şaka yapıyorum. Manzara harika, şahane fotoğraflar çekmişim hem biraz egzersiz oldu. İyi oldu yani. İnişte bir 3 saat sürdü ve soluğu bir restoranda alıp öküz gibi yedik tabi. Aktivite yaptık ya, 2 gün hostelde serilmeyi hak saydık hemen kendimize. İki günde yiyelim, içelim, yatalım şeklinde geçti tabi.

Manzara kopuyor sabahın bu saatlerinde
Rota adamı kasıyor ama ortam harika
Esasen, Xela öyle aman aman bir yer sayılmaz ama beni bağlayan birşeyler hissettim bu şehirde. Hani, yaşarım ben burada dedirten şehirlerden. İnsanlar oldukça dostane ve mülayimler. Şehrin ticari merkezi şehrin biraz dışında. Dolayısıyla merkez bir kasaba havasında. Ama atla dolmuşa, git Democratia’ya her bir halt var. Merkezde şahane canlı müzik yapan grupların çaldığı barlar var. Bir sürü kültürel aktivite var. Dağlar, volkanlar ve yürüyüş rotaları var. Ee, daha ne olsun yani. Ben 3 gün kalırım dediğim Xela’da tam bir hafta kaldım ve çok keyif aldım. Ne güzel kafiye oldu :)


Pazarda yok yok

Bir hafta kalınca, hayatımın ilk yurtdışı yılbaşısı burada geçti tabi. Ne olduğunu unuttum ama güzel bir yemek yaptık, içtik ve hosteli dolduran Guatemalı gay bir grupla yılbaşına girdik. Ondan sonrası malum, o bar senin bu bar benim derken sabaha karşı sürünerek hostele döndük. 

Quetzaltenango faslını kapatmadan arada Monterico’yu da anlatayım sonra da El Salvador faslına geçerim. Aslında planımız (planımız diyorum çünkü üçümüz bir süre beraber seyahat etmeye karar verdik) Xela’dan Semuk Champey’e gitmekti ama El Salvador’a bu kadar yakınken 14 saat yol yap, sonra Honduras’a geç sonra da El Salvador’a gel, kötümüz yemedi tabii ki. El Salvador’a direk gitmek yerine (iyi ki öyle yapmışız yoksa akşamın bir vakti sınır kapılarında sürünecektik) yolu yarılamak adına, Monterico denen bir sahil kasabası varmış oraya gidelim diye düşündük. Elbette bizim hesaplar çarşıya uymadı ve 5 saatlik yol 10 saate çıktı. Önce bir chicken bus, sonra diğeri, bir sınırdan diğerine yürü, tekrar otobüs, tekrar aktarma, sonra tekneye bin (bizim Dalyan sahili gibi bir kanalın içinden geçilerek sahile ulaşılıyor ve yine Dalyan gibi burası da deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı) derken akşama kendimizi bir hostele zor attık.

Monterico, Guatemala'nın yazlıkçı yeri. Guatemala City'ye sadece 4 saat olduğu için hafta sonu ana baba günü oluyormuş. Biz hafta içi gittiğimizden oldukça sakindi. Hatta biraz fazla sakin. Saat dokuzda her yer kapanmıştı bile. Bana sorarsanız çokta gelinmeye değer bir yer değil. Neyse, ertesi günü dinlenip bir sonraki günde El Salvador'a doğru yola çıktık.
Bu sınır kapılarında çok gıcık bir durum var benim için. Herkesin pasaportu 2 dakikada damgalanıyor, benimkini evirip çevirip ne türlü bir pasaport olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Aslında adamlar haklı, n'apsınlar o kadar az karşılaştıkları bir pasaportu görünce afallıyorlar tabi. Guatemala'dan çıkarken, bazı sınır kapılarında 20 Q yani 3 USD para istiyorlar, kesinlikle illegal ama sınır kapılarında sürünmemek için veriyosun tabi. Allahtan bu sefer istemedilerde 3 dolar cebime kaldı. 3 dolar deyip geçmeyin, damlaya damlaya göl oluyor. Hem 3 dolar El Salvadorda bir yemek veya 2 bira veya 3 kahve demek.
El Salvador da diğer ülkeler gibi vize istemiyor bizden. Çok keyifli bir durum elini kolunu sallayarak bir ülkeden diğerine geçmek biz kakılmış Türkler için :) Sadece Meksika, Panama (Amerika vizeniz varsa sorun yok) ve Peru vize istiyor. Peru vizesinide Şili'den almak kesinlikle daha mantıklı. Zira burada 3 gün süren vize işlemi Türkiye'de bir ayı geçiyor.
El Salvadoru merak ediyorsanız, beni izlemeye devam..

4 yorum:

armagone dedi ki...

el salvadoru bekliyoruz. arkası yarın gibi oldu valla: )

Bu arada sen güneye inmiycen mi yahu? sıkıştın kaldın gibi geldi oralarda.

Mutlu dedi ki...

El Salvador geliyor hemde gumbur gumbur. Yok yahu hersey yolunda gidiyor.

Mutlu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Mutlu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.