31 Mart 2011

BOGOTA, ESCOBAR, SALSA

Merhabalar herkese,
Herkes dediğime bakmayın sadece bir avuç insansınız okuyan yazılarımı, ben biliyorum. Okumayanları arkadaşlıktan silicem, artık kendileri bilirler : )


Bir ülkeyi ülke yapan nedir, bilin bakalım. İnsanları tabi ne olacak başka. Kolombiyalılar harika bir ülke yapmışlar yaşadıkları coğrafyayı, samimiyetleri, sıcaklıkları ve yardımseverlikleri ile. Bu hissiyatı El Salvador'da da yaşamıştım daha önce. Ama Kolombiya çok daha farklı bence. Çok daha fazla hayattan keyif alıyorlar ve bu hayatlarına yansıyor. Öyle pek alıp veremedikleri yok gibi hayattan. Elbette burada da hayat güllük gülistanlık değil ama yüzler çok daha fazla gülüyor.


Bogota, ülkenin başkenti ve en büyük şehri. 43 milyon Kolombiyalının sekiz milyonu burada yaşıyor. Bildiğimiz büyük şehir işte. Şehrin en ilginç kısmı Candelaria denen ve benimde kaldığım eski şehir. Nüfus genel olarak genç burada zira koca semt adeta üniversite kampüsü gibi. Hemen her sokakta bir üniversitenin bölümü var. Durum böyle olunca da ortalık kafe, bar ve restoranlardan geçilmiyor. Ayrıca mebzul miktarda kilise, katedral bu bölgede yer alıyor.


Şehrin görülmeye değer diğer bir özel mekanı Tuz Parkı. Yok yanlış yazmadım bildiğimiz tuz, NaCl yani. Şehrin 30 km. dışında hala faaliyette olan bir tuz madeninin faaliyette olmayan tünellerinde sembolik ve postmodern katedral adı altında bir sergileme yapmışlar. Tema, İsa'nın çarmıha gerilme hikayesi. Sıkıcı yani. Ama ışık oyunları ve tünellerin kendi cazibesi gayet güzel. İsterseniz tuz madeninin nasıl çalıştığını da görebilirsiniz. Adı kadar (Cathedral de Sal - Tuz Katedrali) cazip olmasa da ilginç bir yer. Başkada iyi gece hayatı var Bogota'da.


Gelelim Escobar'a. Yaşı 35'in üzerinde olanlar duymuştur mutlaka (ben duymadım doğal olarak) dünyanın kokain kralının adını. Pablo Escobar, krallığı için Medellin şehrini mekan tutmuş. Adam şehri resmen ele geçirmiş zamanında. O kadar güçlenmiş ki parti kurup parlemantoya bile girmiş. Ancak bundan 20 yıl kadar önce özel bir ekip tarafından yapılan 499 günlük takipten sonra öldürülmüş. O günden sonra da Medellin şehri rahat bir nefes almış. Ve Kolombiya. Zira, nerede kokain orada para, nerede para orada güç ve çatışma Kolombiya'yı zamanında dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birisi yapmaya yetmişti.

Bugünlerde ise Medellin ülkenin en modern, en güvenli ve en temiz şehri olmuş. Gerçi şehir merkezi hala tekinsiz ama yine de şehrin geneli rahat rahat gezilebilir. Ülkedeki en büyük sorunlardan birisi fakir ve zengin arasındaki uçurum. Dolayısıyla fakiri fakir, zengini zengin ve bu durum her ülkede olduğu gibi anarşinin başlıca nedeni. Medellin'in lakabı 'Ebedi Bahar Şehri'. Konumu nedeniyle hemen tüm yıl bahar havası yaşanıyor şehirde. Bütün güzelliklerine rağmen bir gezgin için 2 gün yeter buraya.

Ve, salsa.. Salsanın başkenti neresidir sorusunun cevabını veriyorum. Cali. Küba diye gelen itirazları duyuyorum buradan. Elbette salsa Küba için milli dans sayılır ama bu şehirde bulunan 200 ün üzerindeki salsa okulu, dünyaca meşhur salsa toplulukları ve salsa orkestraları ve sayısız salsa barı ile başkent olma sıfatını Cali ele geçirmiş. Şimdi bu yazıyı yazarken bile yanımda oturan kız, Amerika'dan buraya sırf salsa öğrenmek için geldiğini anlatıyordu bana. Cali ile ilgili gerçek olmayan efsane ise Cali'nin kızlarının Kolombiya'nın en güzel kızları olduğu. Bir kere istatistiklere bakarsanız Kolombiya güzellerinin çoğu başka şehirlerden çıkma. Ama Cali'nin bu sıfatı buradaki hatunları çok motive ediyor olsa gerek, kendilerine iyi bakıyorlar, iyi giyiniyorlar ve Cali'de oldukça popüler olan plastik cerrahinin nimetlerinden faydalanıyorlar. Çamur atıyorum sanmayın buranın kızlarına, sadece abartmamakta fayda var bu durumu. Hele bir Medellin'deki kızları görün, dibiniz düşer valla.

Cali, salsa dışında öyle görülmeden geçilmeyecek bir şehir değil. Ben dört gün kaldım ama salsa dersi aldım, hehe. 29 Mart, 27. doğum günümdü, ne hediye alsam diye düşünürken salsa dersine karar verdim. Öyle hemen 5-6 saatte öğrenilmiyor meret ama en azından temeli attık burada. Doğum günümde hostelde kalan iki İsviçreli hatunla güzel bir Thai restoranına gittik. Harika bir yemek ve Şili şarabı eşliğinde güzel bir akşam oldu. Ne yapaydım, yalnız mı gideydim yani!


Cali'de gece hayatı öyle sadece hafta sonu ile sınırlı değil. Perşembe başlayan rumba (partinin Kolombiyacası) Salı'ya kadar devam ediyor. Önce salsa barlarında bir güzel dans ediliyor ki (Tin Tin Deo'ya gidile) bir çok insan çok güzel dans ediyor, gece bir oldu mu hurra, şehrin azıcık dışındaki kulüplere akın ediliyor ve sabah altıyı buluyor. Ben bunu iki gece üst üste yapmaya kalkınca şaftım kaydı tabi. Baktım burada durum sakat, ufaktan Ekvator'a doğru yola koyuldum. Sınıra biraz daha yaklaşayım diye 3 saat mesafede Popoyan'a gittim. Buraya beyaz şehir diyorlar çünkü tarihi merkezdeki tüm binalar beyaza boyalı.

Burada bir gece kaldıktan sonra gece yarısı Quito'da son bulacak yolculuğum için, beni bekleyen acı sürprizden habersiz, sabahın altısında yola çıktım. Söylemem, boşuna ısrar etmeyin. Gelecek sayıyı bekleyin kuzucuklarım..

Hiç yorum yok: