9 Mart 2011

PANAMA'DAN GÜNEY AMERİKA'YA

Bugün 8 Mart, Salı. Demirbank hayırlı günler diler. Tek geçerim bu radyo spotunu. Bir dönem, her gün dinlememe rağmen hoşuma giderdi.

Karnaval zamanı diye bitirmiştim değil mi bir önceki yazımı? Bu devrik cümle kullanımını her zaman sevmişimdir ama çokta abartmamak lazım galiba. Pedasi'de karnavalı ucundan gördüm biraz. Dediğim gibi bir aşağı mahalle bir de yukarı mahalle durumu var. Her iki mahallenin güzeli, bandosu, korteji var. Bunların dışında, tankerlerden sıkılan suyun altında dans etme, bütün gün danalar gibi yiyip-içme, sabahın köründen gecenin körüne kadar müzik ve eğlence var. Ama bu karnaval -her ne kadar gitmemiş olsam da- Brezilya karnavalının yanında tüy siklet kalıyor. Nerede o Brezilya'ya özgü popolu hatunlar ve samba! Panama'da karnaval süresince -Cuma gününden çarşamba gününe kadar- tüm ülke tatilde. Maksat tatil ve eğlence olsun yani. Vardır belki arkasında bir neden ama ben bilmiyorum (yine devrik cümle). Karnavalın en görkemli kutlanıldığı yer Las Tablas, benim kaldığım köye sadece bir saat ama yer bulmak mümkün değil. Aylar öncesinden yerler tutulmuş. Las Tablas kadar olmasa da, Chitre (45 dakika mesafede) iyi bir alternatif sayılabilir karnaval için. Bu mekanlar, karnaval dışında hiçte sevimli değil ama nedense karnaval çok coşkulu geçiyor buralarda.

Karnaval güzelide güzel hani

Pedasi'de ekstra 2 gün arkadaşımda kaldıktan sonra, yolcu yolunda gerek diyerekten Anton'a doğru yola çıktık. Anton, Panama Şehrine 2 saat mesafede harika bir dağ köyü. Ata bin, ormanda gez, şelaleye git, kaplıcaya gir yada mal mal dolaş vadide ama illaki yapacak bir şey var. Neyse, otobüste uyuklarken gözümü bir açtım Panama'ya 50 km. yazıyor. Alla alla, hani 2 saat mesafedeydi. Şoföre 'kardeş, Anton'a ne zaman gelicez' diye sordum, bana 'geçeli bir saat oldu' demesin mi..Mal şoför, bizi unutmuş. Dedim ya bu gezi beni yumuşattı diye, her şeyde bir hayır vardır diyerek hiç dert etmedim bu durumu kendime. Gerçi aradan üç gün geçmesine rağmen bir hayrını da görmedim ya, olsun. Marketa, seyahat arkadaşı olan Çek kız 'şehir hayatı beni sarmaz' deyip şehre yakın bir adaya gitti. Bu soğuk memleketlerden gelenlerin plaj ve güneş hasretini anlıyorum ama ben hayatımın 10 yılını Bodrum'da ve birçok yazını, denizin üstünde ve altında geçirmiş birisi olarak plaj fanatiği değilim. Hem gidip napıyorlar bu plajlara, malak gibi bütün gün yatıyorlar. Neyse ne demişler ' des gustibus e des coloribus non disputandum' Anlamadınız tabi, ip ucu veriyorum, latince deyim. Öyle bedava okuyucu olmak yok : )) Cevabı doğru bilen ilk bir kişiye benden içki sözü. Herhalde, gelince. Postayla yollayacak halim yok ya!

Şehr-i Panama

Garajdan gideceğim yere taksi, 2 dolar. Bu ülkelerde doğru fiyatı öğrenmek istiyorsanız, satıcıya değil yerli halka soracaksınız. Ben de öyle yaptım. Lakin, taksiciye gidiyorsunuz 4-5 dolar fiyat çekiyorlar. Ya biz turistler çok mu salak görünüyoruz. Bugün festivalde çöp şiş aldım. Fiyatı sordum, önce 75 cent dedi, tam duyamadığım için ne kadar diye tekrar sordum 1,5 demesin mi. La havle vela kuvvet! Aslında kabahat bizde daha doğrusu gringolarda (Amerikalılara gringo deniyor buralarda). Abiler, zamanında buraları ilk keşfettiklerinde 'aman, herşey ne kadarda ucuz' diyerek dolarları saçmışlar, şimdi halkın gözünde her turist parası çok olan gringo. Neyse, ben de inatla o sıcakta yarım saat otobüs bekleyip, 25 cente Casco Viejo'ya geldim.

Casco Viejo güzel mekan

Casco Viejo, eski şehir. Bizim Tarlabaşı gibi. Zamanında getto yaşamının hüküm sürdüğü ve tehlikeli sayılan bu semt, günümüzde Unesco'nun kültürel miras listesine girmiş ve oldukça gözde bir yer olmuş. Ancak henüz evrimini tamamlamadığı için, virane-kaşane durumu devam ediyor. Gerçi, burasını ilginç kılanda bu durum. Mesela, Fransız konsolosluğunun yan sokağında, dökük bir binada atletiyle balkonda oturup bira içen Panamalı abi görüntüsünü başka nerede görebilirsiniz. Şimdiden birçok bina, içinde oturanlardan satın alınmış, restore edileceği günleri bekliyor. Hemen her sokakta turizm polisi var. Dolayısıyla rahat rahat gezebilirsiniz bu semtte. Ha, unutmadan, 'Panama Terzisi' filminin bazı sahneleri burada çekilmiş. Ben gittim, gördüm. Siz de filmini görün, tavsiye ederim.

Bilin bakalım, Casco Viejo dışında en önemli atraksiyon ne olabilir bu şehirde. Panama şapkası mı dedi birisi? Atraksiyon değil ama önemli bir konu bu. İşin aslı, panama şapkasının kökeni Panama değil Ekvator. Panama kanalının inşası sırasında işçileri güneşten korumak için Ekvatordan getirtilen bu şapka zamanla bu ülkenin sembolü haline gelmiş. Buraya gelmişken bir tane alayım dedim. Tezgahtar kıza fiyatını sordum two fifty dedi. Gayet ucuz ikibuçuk dolar. Meğer 250 doları kastetmiş two fifty derken. Hadi be! Hadi be! Onu alacağıma 50 doları bozdurur, paradan şapka yaparım kendime.

Meşhur Panama şapkası. Alın başınıza çalın..

Evet, sorunun cevabını bekliyorum bu arada. Aa! ben vermişim bile cevabı yukarıda. Hehe, bu içki bana kaldı. Evet, sayın seyirciler (siz sadece TV den izleyebiliyorsunuz ya buraları, ondan :) İğrencim dimi. Sanki ben hayatımı seyahatle geçirdim. İnsan sonradan görme olunca böyle oluyor işte) İnşasına 1903 yılında başlanan kanal, 1914'de kullanıma açılmış ve 85 yıl Abede tarafından kontrol edildikten sonra 31.Aralık.1999'da Panama hükümetine devredilmiş. Pasifik Okyanusunu Atlas Okyanusuna bağlayan (tersi miydi yoksa) 80 km. lik kanalda bir sürü seviye havuzu var. Mesele şu; İki okyanus arasındaki arazide rakım yüksek dolayısıyla tüm bölgeyi deniz seviyesine kadar kazmak yerine, kademeli olarak, gemileri deniz seviyesinin üzerine yükseltip sonra alçaltıyorlar. Çok basit değil mi? Operasyonu izlerken gerçekten de çok basit görünüyor ama işin arka planını görünce insanın ağzı açık kalıyor.

Aa! gemi orada kaldı.

Panama hükümeti, kanal inşasının yüzüncü yılı olan 2014'e kadar daha derin, daha uzun ve daha geniş seviye havuzları için 5 milyar dolarcık yatırmış bu işe. Ama kesinlikle değer. Zira 4500 konteyner taşıyan bir gemi yaklaşık 200.000 dolar öderken yeni havuzlardan geçecek 12.000 konteyner kapasiteli bir geminin geçiş ücretini siz düşünün artık. Kanal hali hazırda ülke ekonomisinin önemli bir girdisi durumunda.

Alt yazı bulamadım buna : )

Kanalıda gördükten sonra, yapacak bir şey kalmadı. Gerçi eski şehrin (şehrin tarihi 16. yy. a kadar gidiyor) yıkıntıları olan bir bölge var ama yıkıntı görmekten gına geldiği için ben enerjimi 2 akşam karnavala ayırdım. Karnaval yeri tam karnaval. Yediden yetmişe binlerce insan var karnaval yerinde. Adım başı çöp şiş tezgahları, bira stantları (bira 1 dolar. Aa, söylemeyi unuttum dimi buranın parası El Salvador gibi amerikan doları. Gıcık bir durum), gelen geçene sprey sıkan çocuklar, dans eden yaşlı amcalar, tombul teyzeler, şaşalı süslenmiş tören arabalarında endam eyleyen Panamalı güzeller, her biri farklı bir ritim tutturmuş müzik grupları, alanın her iki ucunda kurulmuş konser sahneleri ile tam bir cümbüş yaşanıyor.

Karnavalda eğlence gırla

Panama şehri, Orta Amerika'da Meksika şehrinden gayri görülebilecek ikinci başşehir bence. Ama fazlada abartmaya gerek yok, iki bilemediniz üç gün yeter buraya.

Ee, artık sıra geldi seyahatin ikinci ve daha heyecanlı bölümüne. VİVA! GÜNEY AMERİKA.. Haritada yer alan ilk ülke Kolombiya. Ancak bir sorun var. Diğer ülkelerde olduğu gibi zırt atla otobüse sınıra git durumu burada yok. Zira her iki kıtayı baştan başa geçen Pan Amerikan yolu Panama'nın Darien bölgesinde sona eriyor, sonra Kolombiya'da yeniden başlıyor. Yani otobüsle geçmek ihtimal dışı. Üstelik Darien bölgesi, uyuşturucu kaçakçılarının, paramiliterlerin yuvası. Bunların dışında bölge oldukça zehirli sürüngen ve haşeratlarla dolu.

Bu durumda geriye 3 yol kalıyor Kolombiya'ya geçmek için. Birinci yol, Karayip kıyısında bir limana gidiyorsunuz ve Kolombiya'ya 5 günlük tekne turu satın alıyorsunuz. Kulağa hoş geliyor dimi. Peki 450 dolar da hoş geliyor mu kulağa : ) Tamam yemekler dahil ama yemek diye verdikleri şey genelde hikaye. Diğer bir sorun, kaptanların üçkağıtçı çıkıp kapasiteden fazla yolcu alması. Bir de tekne kötüyse ki örnekleri çok, 5 gün ızdırap olabiliyor. Bütün bunlara oldukça kötü deniz durumunu da eklerseniz pek iç açıcı bir yol gibi görünmüyor. Elbette koşulların daha iyi olduğu ve keyifli geçen turlarda yok değil. Üstelik yolculuk esnasında, inanılmaz güzellikteki San Blas adalarını görmekte var. Buraya gelmeden önceki 6 ayını teknede yaşayarak geçirmiş birisi olarak ben bu ihtimali sildim.

Diğer yol; paşa paşa 320 doları bayılıp uçakla bir saatte Cartagena'ya gitmek. Konforlu ama az parada değil hani.

Son ve en ucuz yol ise, Panama City'den bir sınır şehri olan Puero Obeldia'ya uçmak (ederi 90 dolar) oradan tekneye binip Capurgena adasına (Colombiya) gitmek. Gece burada kaldıktan sonra ertesi günü Turbo'ya geçip oradanda 9 saatlik bir yolculuktan sonra Cartagena'dasınız. Maliyet yaklaşık 180 dolar, 2 gün yolculuk, dalgalı deniz ve in-bin, tekrar in tekrar bin. Aslında aklımdaki yöntem bu ama haftada sadece 3 gün uçan ve 20 kişi kapasiteli bir uçak için bileti son hafta almaya kalkarsanız nah! bulursunuz bilet. Ben de bulamadım elbet. En yakın yer ayın 15''inde. Kaldım mı öyle sap gibi burada. Burada 5 gün daha kalırsam kafayı yerim. Ayrıca burada 5 gün kalmanın bedeli 150 dolar. Ve üstelik yolculuk takvimimin 10 gün gerisindeyim. Hızlıca karar verip 320 doları bayıldım ve bir bilet aldım. Zaten 4 aydır sıkmışım bari bir kez sefam olsun dedim. Hem Güney Amerika'ya taze bir başlangıç yapmış olurum. Sanki Türkiye'den uçmuşumda Kolombiya'ya inmişim gibi. Nasıl ama, süper fikir değil mi : ))
Bu arada diğer bankadan da 100 dolar eksiğiyle parayı kurtardım. Lakin telefon masrafı 200 doları buldu. Olsun buna da şükür. Hem hayatta kaybetmeyi de öğrenmek gerekiyor. İyi oldu bana : ))

Herhalde böyle bir şey olacak Colombiya'da hayat :

Yeni yazılarla, Güney Amerika'da görüşmek üzere. Hasta luego..







Hiç yorum yok: